DOLAR 32,2190 0.13%
EURO 35,2213 0.2%
ALTIN 2.473,170,23
BITCOIN 21246936,28%
Mersin
20°

AÇIK

13:05

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE


İsmet Özel..
206 okunma

İsmet Özel..

Baha Akıner İsmet Özel'i yazdı

ABONE OL
Eylül 19, 2023 09:22
İsmet Özel..
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İSMET ÖZEL (19 Eylül 1944 –     )

“Külden bir ağzım vardı mermilerden önce.

Çanların saçlarıma değdiği yerde ulurdu.

Mori, bakırcı çarşısı, incitepe;

Ağzımın üniformasına sokulurdu…

Bir çocuğun ağrıyan gülüşü vardı mermilerden önce.

Onu gizlice öperdim.

Onu sürüngen yumurtaları ve mezarlarla,

Birbirine açılan karanlık mağaralarla öperdim.

Öyle sessiz, öyle gelişmeyen bir yangına,

Bir insan kıvranışını bırakırmış gibi,

Bir acı saplanırmış gibi sol böğrüme,

Ellerime Mori’yi eklerdim…

Ağzım ağızla doluydu mermilerden önce.

Mori vardı.

Usunu bir seccade gibi kullanan yaşamakta,

Mori’nin köpekleri vardı her şeyden önce.

Her akşam adını yıkardı mahalle çeşmesinde

Ayaklarını yıkardı, tertemiz tanrılar çıkarırdı ortaya.

Nasıl ki doğuran ve öldüren,

Köpekler gezinir herkesin şapkasında;

Ki herkesin şapkası mermilerden öncedir,

– Elma dersem çıkma…”

Onun için “edebiyata yön vermeyi başaran şair ve düşünür” desek ne kadar doğru bir ifade olur. Bugünkü konuğumuz İsmet Özel. İsmet Özel, 79 yaşında.

Yaşamı adeta mısraların derinliklerine sığdıran; öyle ki, “Şiirin yüzünü hiç kimsenin hatırlamadığı bir dünyada birinin kalkıp, şiirin tanınmaya değer bir yüzü olduğunu, ortalıkta dolaşan renkli ve solgun yüzlerce hayaletin sadece maskeler olduğunu söylemesi lazım.” diyen, çok yönlü bir düşünce insanı bir yandan.

“O, İsmet Özel! Şair. Her şey o yaşarken oldu! Bunu bilsin insanlar!”

***

19 Eylül 1944’te, Sökeli bir polis memurunun altıncı çocuğu olarak Kayseri’de dünyaya gelir. Babası Ahmet Bey ile annesi Sıdıka Hanım 1926 yılında Söke’de evlenir. Sıdıka Hanım toplam dokuz çocuk dünyaya getirir fakat bunlardan altı tanesi yaşar. İsmet Özel bu çocukların sonuncusudur. İlk çocukları Ali Rıza, 1927 yılında doğar. Diğer çocuklar ise sırayla Hüseyin, Şükrü, Gülseren ve Aysel ismini alır. İsmet Özel’in ağabey ve ablaları yaşamış oldukları dönem içerisinde eğitimlerini üst seviyede almışlardır. Özel’in ağabey ve ablalarının eğitimlerine bu denli önem vermiş olmalarında anne ve babanın sahip bulunduğu kültür düzeyinin etkin rolü vardır. Annesi Sıdıka Hanım, Sultan Reşat zamanında ilkokulu bitirmiş; babası Ahmet Bey ise Rüştiye’den mezun olarak Cumhuriyet döneminin ilk polis memurlarından biri olmuştur.

Baba Ahmet Beyin memuriyeti sebebiyle aile, birçok memleket dolaşır. İsmet Özel; ilkokula 1950 yılında, Kastamonu Abdülhak Hamit İlkokulunda başlar ve yaşadığı şehrin kültürel zenginliklerini de o yaşlardan itibaren özümser. Taşra olarak adlandırılabilecek bir şehrin sahip olduğu özellikler, şairin daha çok ilk dönem şiirlerinde çocukluk hatıralarının izdüşümleri olarak yer alır.

İsmet Özel’in şiirle ilk teması, ilkokul üçüncü sınıfta okurken Ankara’da yayımlanmakta olan bir ilkokul gazetesine kendi gayretleriyle gönderdiği, “Kış” isimli şiiriyle başlar. Henüz 10 yaşında olan bir ilkokul öğrencisinin bu hareketi, içinde bulunulan ortamın eğitim düzeyiyle yakından ilgilidir.

1955 yılında ilkokulu bitirir. Bu tarih aynı zamanda babasının emekli olduğu, dolayısıyla ailedeki kız çocuklarının liseyi okuyabilmeleri için hep birlikte Çankırı’ya taşındıkları tarihtir. İsmet Özel, ortaokulu ve lise birinci sınıfı Çankırı Lisesi’nde okur.

İsmet Özel’in şiirle olan münasebeti orta birinci sınıfta, “Şiirimiz 1956” isimli Hüseyin Karakan tarafından hazırlanmış olan bir antolojiyi okumasıyla devam eder. Özel’in şiirle olan asıl irtibatı ise Halide Nusret Zorlutuna’nın da jürisi bulunduğu ve İsmet Özel’e “Sen şair olacaksın çocuk!” dediği lise ikinci sınıftaki şiir okuma yarışmasında beşinci olmasıyla başlar. Şaire bu başarısından dolayı Yeni Türk Şiiri Antolojisi hediye edilir ve Özel ilk olarak bu kitap dolayısıyla II. Yeni şairlerinden haberdar olur.

Çankırı’da dört yıl kalan aile, daha sonra Ankara’ya taşınır ve Özel, lise öğrenimine ikinci sınıftan itibaren Ankara Gazi Lisesi’nde devam eder.

Liseyi bitirdikten sonra 1962 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kaydolur. Bu yıllar Özel’in, etrafında olup biten her hâdiseyi didik didik ettiği, bir ergen cesaretiyle dünyaya merakla ve heyecanla baktığı yıllardır. Şair, bu tutum ve davranışıyla fakültede dikkatleri üzerine toplamakta gecikmez. Siyasi havanın çok yoğun bir biçimde teneffüs edildiği Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde, derslere devam etme imkânı bulamaz ve iki sene birinci sınıfı, iki sene de ikinci sınıfı okumak zorunda kalarak 1966 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden ayrılır.

1967 yılının Ekim ayında ‘67/4 tertip er’ olarak askerliğe başlayan Özel; Sivas, Konya, Elazığ ve Muş’ta toplam yirmi dört ay askerlik yapar. 10 Ekim 1969’da terhis olan şair, çalışmak için İstanbul’a gelir ve ilk olarak bir ay gibi kısa bir süre Meydan Larousse Ansiklopedisinde çalışır. Daha sonra Eros Cinsel Bilgiler Ansiklopedisinin teknik sekreterliği görevini yürütür. Bu işinden de üç ay sonra ayrılan Özel, Ankara’ya döner ve 1970 yılının Nisan ayında Ankara İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yayımlanan Türkiye Mühendislik Haberleri Dergisinde teknik sekreter olarak çalışmaya başlar.

1972 yılının sonunda Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatında okumaya başlayan İsmet Özel, Türkiye Mühendislik Haberleri Dergisindeki görevinden de ayrılır. 1976 yılının başında Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünden sınıf arkadaşı Necla Aslandoğdu ile evlenir. Aynı yıl Ticaret Bakanlığında da çalışmaya başlayarak Müsteşarlık Kaleminin Basın Bürosundaki Fransızca yazışmaları takip eder.

1977 yılında üniversiteden mezun olan Özel, Yeni Devir gazetesinde, “Konuşmak” adını verdiği sütunda günlük fıkralar yazmaya başlar. O zamana kadar hiçbir günlük gazetede yazı yazmayan şair, gazete yazarlığına başladığında Ticaret Bakanlığındaki görevinden de ayrılır.

İsmet Özel; 1981 yılında, YÖK kurulduktan sonra adı Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı olarak değiştirilecek olan Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Konservatuarında Fransızca okutmanı olarak göreve başlar. 1982 yılında bıraktığı gazete yazarlığına 2 Mayıs 1985 tarihinde Milli Gazetede tekrar dönen şair, daha sonradan Gerçek Hayat dergisine taşınacak ve “Cuma Mektupları” adıyla kitaplaşacak olan haftalık yazılarını da bu gazetede kaleme alır.

“Bir Siperden Söz Ediyorum” başlığıyla 4 Kasım 1988 tarihinde kaleme alınan ilk “Mektup”, 3 Nisan 1992 tarihinde “Mektuplar Bitince Ne Başlayacak?” sorusuyla Milli Gazetede son bulur.

***

1988 ile 1994 yılları arasında Çıdam Yayınlarını kuran ve yöneten Özel, 1995 yılının Ocak ayından 1997 yılının Eylül ayına kadar sürecek olan Kanal 7 televizyonunda İsmail Kara’nın sunduğu, “İsmet Özel’le Başbaşa” adlı programa katılır. Milli Gazetedeki yazılarını haftada dört gün kaleme alan Özel, 6 Şubat 1996 tarihinden itibaren de haftada üç gün Yeni Şafak gazetesinde yazmaya başlar. “Kültürlü Oldukları Söylenen” adlı yazısıyla 2001 yılında Yeni Şafak’taki yazılarına son veren şair mektuplarını ise yaklaşık 10 yıl sonra, Haziran 2001 tarihinden itibaren Gerçek Hayat dergisinde, karşılık bulacağı ümidiyle tekrar göndermeye başlar.

On sekiz yıldır sürdürdüğü Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarındaki Fransızca Okutmanlığından 1998 yılında emekliye ayrılan İsmet Özel, aynı yıl Bilgi Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak çalışmaya başlar ve burada şiir ve teorisi üzerine dersler verir.

4 Ağustos 2003 tarihinde “Bir Zamanlar Bir İsmet Özel Vardı” başlıklı yazısıyla “Ben sizin durduğunuz yerden tedirgin oldum, başka yere gidiyorum.” diyen şair; Milli Gazetedeki yazılarına ve Gerçek Hayat dergisindeki mektuplarına son verir. Sözü edilen tarihten günümüze kadar hiçbir süreli yayında yer almayan şair, 2007 yılında İstiklâl Marşı Derneği’ni kurar ve bu çatı altında yazılar ve şiirler kaleme alarak konferanslar, paneller, söyleşiler ve basın toplantıları tertip eder.

***

KARLI BİR GECE VAKTİ DOSTU UYANDIRMAK

Bir yaprak kapatıyorum hayatımın nemli taraflarına.

Ölümden anlayan, ciddi bir yaprak.

Unutulacak diyorum, iyice unutulsun;

Neden büyük ırmaklardan bile heyecanlıydı,

Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak…

İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve İtalyanca bilen şair, 1985 yılında “Taşları Yemek Yasak” adlı kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği Deneme Ödülü’ne lâyık görülür. 1991 yılında XII. Dünya Şairler Kongresi’nce verilen Uluslararası Yunus Emre Ödülü’nü kazanan Özel, 1996’da Şilili şair Gabriela Mistreal’ın Nobel Edebiyat Ödülünü alışı sebebiyle her yıl bir ülkeden bir şaire verilen Gabriela Mistreal Nişanı ödülünün de sahibi olur. Şair son olarak 2005 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Üstün Hizmet Ödülüyle onurlandırılmıştır. İsmet Özel, hâlen İstiklâl Marşı Derneği’nin fahri genel başkanlık görevini yürütmektedir.

İsmet Özel, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kayıt olduğu 1962 yılından itibaren ilk şiirlerini de yayımlamaya başlamıştır. Bu dönemde şairin ikisi Yelken dergisinde ikisi de Dost dergisinde olmak üzere dört şiiri yayımlanır. Edebiyat ortamında da yavaş yavaş tanınmaya başlayan Özel; Edip Cansever, Turgut Uyar gibi II. Yeni şairleriyle tanışıp mektuplaşmaya başlar. Bu dönemdeki kimi şiirlerinde, II. Yeni şiirinin biçimsel özelliklerine de yaklaşır. Ancak bir ‘ergen’ olarak hayat karşısında yaşadığı deneyimleri, cinsel sıkıntılarını, gerek çocukluğundan gerekse tavrından hareketle oluşturup özgün imgelerle parlatarak meydana getirdiği şiirlerinde, içerik ve şiirsel kurgu itibariyle II. Yeni şiirinden ve şairlerinden ayrılır.

1964 yılından itibaren kalem aldığı ve daha sonra Şiir Okuma Kılavuzu’nda yer alacak poetik metinlerle kendi şiir poetikasını da oluşturmaya çalışan İsmet Özel, şiirin özüne ve estetiğine uygun olarak bireysel odaklı şiirler kaleme alır. Bu noktada en önemli dayanağı; zihinsel işleyişi tamamen serbest bırakıp ortaya çıkan her ne ise onu, sonradan bilinçli bir düzene sokarak şiirin sınırlarına dâhil etmektir. Şairin ilk şiirleriyle edebiyat ortamında çarpıcı bir biçimde yer bulması da söz konusu olan bu dayanaktan hareket ederek ‘şair oluş ile insan oluş’ arasındaki boşluğu imajinatif söyleyişle dolduruyor olmasıyla mümkün olur. Böylelikle Özel, 1965 yılının ortalarına kadar Türk Dili, Şiir Sanatı, Dönem, Dost, Evrim, Yapraklar, Mülkiye ve DevinimLX gibi dergilerde yayımladığı yirmi şiirinden on sekizini, Mart 1966 yılında “Geceleyin Bir Koşu” adıyla kitaplaştırır.

İsmet Özel’in şiirlerinin oluşum süreci göz önünde bulundurulduğunda “Partizan” şiiriyle başlatılabilecek yeni bir safhadan söz edilebilir. “Geceleyin Bir Koşu” kitabını dolduran bireysel duyarlılıkla kaleme alınmış şiirlerin dışına çıkarak toplumsal olana yönelmeye başlar.

Bu anlamda şiirinin evrenini de giderek genişleten Özel, belli başlı izleklerine de anlam dünyasında açılım meydana getirir ve Şiir Sanatı, Papirüs, Yeni Dergi ve Halkın Dostları gibi dergilerde yayımlanan on dört şiirini 1969 yılında “Evet, İsyan” adıyla kitaplaştırır. Sözü edilen bu açılım şimdilik, Geceleyin Bir Koşu’daki kimi şiirlerin yazılması için ‘itici güç’ görevi gören ‘yıkıcılığın’ şairin bedeninden, toplumu kendi güdümüne çekmeye çalışan değerlere yönelmesiyle derinlik kazanır. Diğer taraftan şiirsel olanın sınırlarından çıkıp şairinin biyografisine yaklaştığımızda Özel’in bu dönemde, daha çok ‘sosyalist’ olarak adlandırabileceğimiz, yoğun bir faaliyet içerisinde olduğu görülür. Dolayısıyla şairin, şiirsel olanla biyografide yaşanılanları birbirine yaklaştırmak istediğinden ve şiirindeki açılımı dünyaya konumlanmaya çalışan ben’iyle birlikte yaşadığından, devrimci duyarlılığı şiirine de yansır. Nitekim henüz birinci şiir kitabı yayımlanmadan dergilerde boy gösteren “Partizan” ve “Çağdaş Bir Ürperti” şiirleriyle başlayan bu duyarlılık, dönemin eleştirmenleri tarafından da dikkatle izlenmiştir.

***

CELLADIMA GÜLÜMSERKEN…

Gelin,

Bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!

Bana kötü

Bana terk ettiğiniz düşünceleri verin.

O vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız;

Ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar…

Onları verin, yakınmalarınızı!

Artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar.

Ben aştım onları dediğiniz ne varsa,

Bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar…

Boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz!

İçinizde kırık dökük, yoksul, yabansı;

Verin bana,

Verin taammüden işlediğiniz suçları da…

Bedelinde biliyorum; size çek,

Yazmam yakışık almaz.

Bunca kaybolmuş talan,

Parayla ölçülür mü ya?”

İsmet Özel, her ne kadar içinde bulunduğu ortamda sunulanın reddi için aktif olarak mücadele etse ve kalemiyle de bu ‘karşı oluş’u şiirselleştirse de, şiirinin gündelik düşüncelerin birebir karşılığıyla uyum içerisinde olmamasına özellikle dikkat eder ve şiirdeki politik söylemlerin okuyucuyu ‘ucuza kapatmak’ olduğunu düşünür. Bu tehlikenin içerisine düşmemek için de şiir uğruna giriştiği tüm çabalarının, dünyayı anlamlandırma çabalarıyla ortak doğrultuda birleşmesi için gayret sarf eder. Bu durumu estetik bir mesele olarak kabul eden Özel, çözümü ise “Waldo Sen Neden Burada Değilsin?” adlı eserinde işaret ettiği gibi “politik anıştırmaları durdukları yerden çıkarmakla ve ‘saf şiir’ söylemini de günlük hayat içinde teşhis ettiğimiz gerçeklere bulaştırmakla” bulur.

Bununla birlikte Evet, İsyan kitabında yer alan şiirlerinde kullanmış olduğu terminoloji, şiire yüzeysel olarak yaklaşıp onu kelimelerin sözlük anlamlarıyla okumaya çalışanlar için de anlamlandırmaya müsaittir. Fakat Özel’in bu şiirlerini ideolojik bir takım yönsemelerin ışığında okuyanlar her şeyden önce şiiri zaafa uğratmış olacaklardır. Radikal imajlarla örülü olan Özel’in bu dönemdeki şiirleri, dünyada bulunuşunu karşılaştığı metinlerle onaylama eğilimde olanlardan ziyade bir rahatsızlık / farkındalık, dolayısıyla konumunu sorgulama ihtiyacı içinde olanlara yönelik olarak belirir. Bu belirginlik alanı, soru sorulmadan yalınkat kabul edilen ideolojilerin yerine insanın var oluşunu temel alan endişelerle birlikte düşünüldüğünde daha anlamlı hale gelmektedir. Buradan hareketle Evet, İsyan’da bir araya getirilen şiirlerin ontik yapısının da göz ardı edilmemesi gerekmekte; bu şiirlerle, varoluşsal endişeyi taşıyan bir ergenin ‘sahicilik’ arayışı içerisinde bulunarak hayatı kendi için dokunulur kılma gayreti akılda tutulmalıdır.

Nitekim o dönemde, hayatın olağan akışı içerisinde ‘neyin olağan, neyin olağan dışı veya olağanüstü olduğunu doğru dürüst tartamamanın acısını çeken’ İsmet Özel, bunun ayırtına varabilmek için ‘mutlak emniyet’in ihtiyacı içerisine girerek ontolojik kaygıyı yaşamaya başlar ve bunun bir ifadesi olarak da yine şiirin saçağı altına sığınır. Evet, İsyan kitabının Partizan, Çağdaş Bir Ürperti, Kan Kalesi, Bir Devrimcinin Armonikası, Evet, İsya”, Yaşamak Umrumdadır ve Sevgilim Hayat adlı şiirleri, ifadeye çalışılan kaygının işaretlerini taşıması bakımından önem kazanır.

***

İsmet Özel’de başlayan değişim, bu dönemde kaleme aldığı şiirlerine de doğrudan yansır. Buradan hareketle Özel, ilk şiirlerini kaleme aldığı ve bir ergen olarak bireysel varlık alanına yöneldiğinde de ben’iyle konumlanabileceği bir hayat bulamamış; bunun bir sonucu olarak da arayışını, öncelikle geçmiş yaşantısını daha sonra da zedelenmişliklerini yücelterek ortaya koymuştur. Geceleyin Bir Koşu’da beliren şiirler bu ben’in arayışı olarak ortaya çıkar. Daha sonra bu ben’in hem şiirsel hem de kişisel dünyasında, içinde bulunulan hayat içerisindeki yanlışlıkların ve eksikliklerin düzeltilebilmesi için sosyalist duyarlılıkla belirginleştirdiği bir tür sorumluluk söz konusu olur. Hayatı bütünüyle kavramaya çalışan bu bilinç, kişisel yaşantısında ve toplumsal ilişkilerinde sahiciliğin arayışı içerisine girer, bunun bir sonucu olarak da huzursuzluğu yaşamaktan kurtulamaz. Evet, İsyan’da beliren şiirler, bu ben’in arayışının birer yansıması olarak meydana gelir.

Şairin sözü edilen bu gayreti, her ne kadar şiir evreninde geriye doğru gidildiğinde birinci ve ikinci şiir kitaplarındaki metinlerle de örneklenebilirse de; 1970 yılında yayımlanan “Mazot” şiiriyle önemli işaretler vermeye başlar. Fakat asıl anlamını Ataol Behramoğlu ile Mart 1970 ile Mart 1971 arasında çıkardıkları Halkın Dostları dergisinde yayımlanan “Kötü Şiirler” ile bulur.

İsmet Özel, Cinayetler Kitabı’nın ilk 9 şiiriyle ortaya koyduğu huzursuzluğunu ve beraberinde gelen arayışını, Sezai Karakoç’un Diriliş dergisinde yayımladığı “Amentü” adlı şiiriyle 1974 yılında sonlandırmış görünür. Böylelikle Müslüman dünya görüşüne bağlandığını da ilan etmiş olan şair, var oluşunun anlamını ben’i etrafında ördüğü ‘mutlak emniyet’ alanıyla netleştirmiş ve ontik kaygısını gidererek asli / varoluşsal sıkıntısına kısmi çözümler bulmuş olur. Diğer bir ifadeyle sorgulama sürecinden sonra özellikle biyografisinde meydana gelecek değişikliğe ‘yeniden doğuş’a işaret eder.

Cinayetler Kitabı çıktıktan sonra 1981 yılına kadar herhangi bir şiir yayımlamayan İsmet Özel; 1980 yılında, 1964 ile 1974 yılları arasında kaleme aldığı şiirlerini “Şiirler 1962-1974” adını verdiği kitapta bir araya getirir. Yine aynı yılın Ocak ayında şiire dair görüşlerini Şiir Okuma Kılavuzu’nda ortaya koyan Özel, sessizliğini Sanat Olayı dergisinde yayımladığı üç şiirle bozar. “Şiirine bir zamanlar kaynaklık eden ergenlik boğuntularının ona şiirini bu yönde sürdürmeye olanak verebilmeleri ölçüsünde genç bir şair değil artık.” şeklinde yapılan yargılarla, yeni girdiği ‘hayat’ içerisinde nasıl bir şiir ortaya koyacağı merakla beklenen şair, varoluşla ilgili problemlerine çözüm bulmuş bir insan olarak şiirler yazmaya devam eder.

***

İsmet Özel, 1982 yılında kaleme aldığı “Dişlerimiz Arasındaki Ceset” adlı tek şiirini Hürriyet Gösteri dergisinde yayımlamadan önce, Şiir Okuma Kılavuzu, Geceleyin Bir Koşu ve Cinayetler Kitabı adlı metinlerinin tamamını 1982 yılının Haziran ayında “Şiir Kitabı” adıyla Adam Yayınları’ndan bastırır. Daha sonra şair, hiçbir yerde yayımlamadığı Cellâdıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar ve Ils Sont Eux adlı iki şiirini de ilâve ederek 1984 yılında “Cellâdıma Gülümserken” adıyla dördüncü şiir kitabını çıkarır.

Özel’in bu dönemde kaleme aldığı şiirlerinde kendini iyice hissettirmeye başlayan ve yoğun bir şiir işçiliği gerektiren zekâ ve kurguya dayalı şiirlerinin sayısı giderek artar. Modern dünyada yaşayan insanın ontik çıkmazını konu ederek şiir evreninin sınırlarını genişleten Özel; imge yoğunluğu ile kaleme aldığı şiirlerinin yanı başına, özellikle Evet, İsyan kitabıyla başlayıp ve Cinayetler Kitabı’yla devam eden süreçte, insanı merkez alan ve hayatı daha fazla dokunulur kılmak için yazılan şiirleri ekler.

İsmet Özel’in modern Türk şiirine olan katkısı da bu noktada belirir. II. Yeni şiirinin 1950’li yılların ortalarından 1960 yılının başına kadar hayat karşısındaki etkin tavrına şair, insanı bulunduğu yerden başka bir yere -şiirin yapısını zedelemeden- çağırarak, önemli kazanımlar ilave eder. Özel; imajinatif söyleyişin yoğunlukla öne çıktığı şiirlerinde bile toplumun uzağına düşen bir şiirden kaçınarak insanın ontolojik boyutunu, kullanmış olduğu kelimelerin ritmini azaltmadan şiirin bütünü içerisinde işlemeyi başarmıştır.

İsmet Özel, 1993 ve 1994 yılları içerisinde yayımladığı Münacat, Naat ve Sebeb-i Telif isimli şiirleriyle 1998 yılında yayımladığı “Dibace” adlı şiirini, 1999 yılının Aralık ayında beşinci şiir kitabı olan Bir Yusuf Masalı’nın giriş kısmı olarak yayımlar. Bu kitabın ‘masal’ kısmını oluşturan “7 Bab” ise öncesinde hiçbir yerde yayımlanmadan bu kitaba dâhil edilir.

Özel, 1999 yılının başında yayımladığı “Kısa Pantolon, Paslı Çakı, Dizde Kabuk Bağlamış Yara, Kısa Çakı, Paslı Pantolon, Gözde Yarısı Kalmış Kabuk” adlı şiirinden sonra 2001 yılında Gerçek Hayat dergisinde “Ölüm Kere Ölüm / Ölüm Kare” başlıklı bir şiir yayımlar. Bu şiirlerle birlikte daha önce kitaplarında yer vermediği dört metni ve yeni yazdığı “Otoyoldaki Kavşakta Kavrulmuş Ruh Satıcısı” adlı şiirini, eski şiirlerinden yapmış olduğu seçkiyle birlikte 2003 yılında Çatlıycak Kadar Aşkî adıyla Adam Yayınları’ndan kitaplaştırdı. Bu kitapta ilk defa okuyucuyla buluşturulan “Otoyoldaki Kavşakta Kavrulmuş Ruh Satıcısı” adlı metin, İsmet Özel’in Ağustos 2003 tarihinde Milli Gazetede kaleme aldığı yazıda “Ben sizin durduğunuz yerden tedirgin oldum, başka yere gidiyorum.” diyerek çıkmış olduğu ‘yolculuk’tan izler taşır. Şairin bu tarihten itibaren kaleme almış olduğu şiirleri bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde, 60 yaşını geçen İsmet Özel’i yeni şiirler yazmaya sevk eden dürtünün mahiyeti biraz olsun belirginlik kazanır.

***

Şair, 2005 yılının son gecesinde Cemal Reşit Rey Konser Salonunda “son şiir kitabım” dediği “Of Not Being A Jewisimli” adlı altıncı kitabını kendi sesinden okuyarak okuyucuyla buluşturur. Yalnızca “Çatlıycak Kadar Aşki” adlı şiir seçkisinde yer verdiği daha evvel kitaplarına girmemiş şiirleriyle, 2003 tarihinden sonra ismetozel.org.da ve merdivenşiir’de yayımladıklarını bir araya getiren Özel, “John Maynerd Keynes’ten Nefretimin Yirmi Sebebi” isimli şiirinin 11, 12, 13, 14, 15, 18, 19 ve 20. bölümlerini de ilk olarak son kitabında yayımlar. Özel’in bu kitabının bir özelliği de henüz yazılmamış olan şiirlerin boş birer sayfa olarak, sadece isimlerini ihtiva ediyor olmasıdır.

“Otoyoldaki Kavşakta Kavrulmuş Ruh Satıcısı” adlı şiirinde “Altmış sene yaşadım bir tek anım bile yok!” diyen İsmet Özel’in 2003 yılından sonra yazdıkları, hayatında yaşadıklarının ya da yaşamaya mecbur bırakıldıklarının, kendi bireysel dünyasında karşılık geldiği yerden hareketle şiiriyet kazanır. Böylelikle kimi yerde anlaşılamamış olmanın verdiği bir tür huzursuzluk, kimi yerde insanların sıradanlaşmışlıklarını açık etme, kimi yerde de ironiyle karışık bir tür kırgınlık olarak muhataplarına ulaşır. Öteden beri şiirlerinde önemli bir özellik olarak varlığını koruyan otobiyografik şiire şair, bu dönemde yazdıklarıyla yenilerini ekler ve özellikle 2005 yılında yayımlanan “Savaş Bitti” isimli şiiriyle de bunun en uzun örneğini verir.

***

Şair, yazar ve düşünür olarak dikkat çeken İsmet Özel, şiirleri ve düşünce alanında kaleme aldığı kitap ve gazete yazıları ile 1980 sonrasında ortaya çıkan şair ve yazarları derinden etkilemiştir. Modern Türk şiirinin hem anlam hem de söyleyiş bakımından derinlikli bir alanda gelişmesi için de çok önemli katkılar sunmuştur.

Bir konferansta, “Namaz kılmak, oruç tutmak; dünyada Müslümanların hiç kimsenin boyunduruğu altında yaşamayacak insanlar olduğunu, sadece Allah’a kulluk etmekle vazifeli olduklarını gösteren işaretlerdir. Bunu göstermediği zaman kılınan namaz namaz değildir, tutulan oruç oruç değildir. Biz hakkın divanına dururuz. İki ayağımız arasında bir ayaklık mesafe vardır. Bunu dini terbiye almış herkes öğrenir. Yani kıyamda hazır olda durulmaz; kıyamda kâfirin karşısında sağlam durmak üzere durulur. Yani hakkın divanına durursun ama küfrün karşısına durursun. Ve tafsilatını benim “Namaz insanı kılar” kitabımda bulursunuz; abdestten başlayan bir şeydir o. Yani namaz kılmak demek küfre meydan okumak demektir. Küfre meydan okumadan kılınan namaz namaz değildir. Tutulan oruç, Hristiyanların, Yahudilerin tuttuğu oruç değildir. Yani biz böyle nefsimizi terbiye etmek için oruç tutmuyoruz. Biz bizi yaşatanın sadece Allah olduğunu bütün küfür âlemine, kafasına çakmak üzere oruç tutuyoruz. Bir ümmet bir ay boyunca oruç tutuyor. Yani biz içtiklerimiz, yediklerimiz sebebiyle canlı olmadığımızı, cinsi münasebet yoluyla üremediğimizi, sadece bizi Allah’ın yarattığını ve Allah’ın bize can verdiğini ve Allah’ın verdiğini canı Allah’ın alabileceğini kafalarına çakmak için kâfirlerin, bir ümmet olarak oruç tutuyoruz. Dediğim gibi öyle bir dini fantezi değil bu; bu bir savaş. Bütün insanlar, Müslüman olmayan herkes bu insanlardan korksun diye. Yani Müslüman teröristtir. Müslüman’ın ilk vazifesi terörist olmaktır. Kâfirler, Müslümanlardan korkacaktır. Korkmadıkları zaman Müslüman, Müslüman değildir.” der ve ekler ardına: Ben Müslüman olmakla bütün gayrimüslim dünyanın benim altımda olduğunu kabul ediyorum. Yani ben bir Müslüman’ım ve Müslüman olmayan herkes benden daha düşük bir insandır. Bütün diğer dinler olduğu gibi insan olarak da, yani Müslüman değilse sadece hoş görülebilir.

MATARAMDA TUZLU SU

Uzak nedir?

Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için,

Gidecek yer ne kadar uzak olabilir?

Başım açık, saçlarımı ikiye;

Ortadan ayırdım.

Kimin ülkesinden geçsem,

Şakaklarımda dövmeler beni ele verecek.

Cesur ve onurlu diyecekler!

Halbûki suskun ve kederliyim…

Cesur, onurlu, kimi zaman suskun kimi zaman neşeli, kimi zaman avaz avaz kimi zaman kederli; ama hep şiirle hep kaygılı hep güzelliklere sevdalı. Nice nice yaşanmışlıklara İsmet Özel, 79. yaşın kutlu olsun. Nice şiirli yıllara…

Minnet ve saygıyla…

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP