DOLAR 32,2190 0.13%
EURO 35,2213 0.2%
ALTIN 2.473,170,23
BITCOIN 21246936,28%
Mersin
20°

AÇIK

13:05

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE


Ahmet Say
2101 okunma

Ahmet Say

Baha Akıner Ahmet Say'ı yazdı

ABONE OL
Mayıs 9, 2024 17:35
Ahmet Say
0

BEĞENDİM

ABONE OL

6 Eylül 1935’te, İstanbul Kadıköy’de, matematik öğretmeni Fazıl Say’dan olur, felsefe öğretmeni Nüzhet Say’dan doğar minik Ahmet.

Fazıl Bey ile Nüzhet Hanım, Ahmet daha doğmadan eve bir Alman piyanosu alırlar. Minik Ahmet de o Alman piyanosunun kucağına doğar. Henüz 7 yaşındayken Yahudi bir matmazelden piyano dersleri almaya başlar. Nüzhet hanım, Ahmet’in hep ünlü bir piyanist olacağını düşünür. Nüzhet hanım öyle düşünür, öyle düşünür de; babası matematikçi Fazıl bey, “İki bilinmeyenli denklem çözemeyen, Thomas Moore’dan, Voltaire’den habersiz bir çocuk piyanist olamaz.” der.

Eğitimin önemsendiği sevgi dolu bir aileyle büyür Ahmet. İlkokulun ardından 1946 yılında Ferdi Statzer’in isteği üzerine İstanbul Belediye Konservatuarına girerek buradaki eğitimine 4 yıl devam eder. Konservatuarda Verda Ün’den piyano, Demirhan Altuğ’dan teori ve solfej, Raşit Abed’ten armoni dersleri alır.

1950 yılında, Ahmet konservatuar eğitimine devam ederken; 3 yaşındaki kardeşi Mehmet, amansız bir hastalığa yakalanır. Çok sevdiği kardeşinin gözünün önünde eriyişini görmesin diye Ahmet; İzmir’e, teyzesine gönderilir. Konservatuar eğitimi de kesilir tabii. Hasta kardeşi için zihninden besteler yapar.

Bir gün annesi İzmir’e gelir. Gelir de, çok sevdiği kardeşi Mehmet’in öldüğünü haber verir. Hayatı boyunca hiç ağlamadığı kadar ağlar Ahmet. Annesi Nüzhet Hanım’la birlikte İstanbul’a dönerler. İstanbul’daki evlerine ilk girdiğinde donup kalır Ahmet: Mehmet’e İsviçre’den ilaç getirtebilmek için eşyaların hemen hepsi satılmış. Tabii piyano da. Fazıl Say, oğlunun burukluğunu görünce “Sana yeni bir piyano alabiliriz.” der. Gırtlağına kadar borca batmış babasının bu tesellisi karşısında sadece susar Ahmet Say. Birkaç yıl sonra da evlat acısına dayanamayan babası Fazıl Say’ı kaybeder.

1950 yılında; konservatuvar eğitimini o malûm sebepten bırakarak, İstanbul Erkek Lisesi’ni girer ve 1953 yılında İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olur. 1954 yılı, Ahmet Say’ın yurt dışına ilk açılacağı yıldır. 6 yıl boyunca Almanya’da gazetecilik öğrenimi görür. Almanya’da Kurt Kohler adında bir müzikolog ve orkestra şefinin evinde pansiyoner olarak kalır. Ve onun özendirmesiyle müzikolojiye ilgi duymaya başlar. Aynı zamanda felsefe ve tarih seminerlerini takip eder. Sosyal Demokrat Partisi’nin gençlik örgütü olan Sosyalist Öğrenci Birliği‘nin üyesi olur.

***

1960 yılında Türkiye’ye döner. Önce bir üniversitede akademisyen olmak ister. Fakat Almanya’daki okulun denkliği kabul edilmez ve Bingöl’e yedek subay Almanca öğretmeni olarak atanır. Bingöl’de aynı zamanda halk eğitimi ve folklor konularında gönüllü çalışmalar yapar. Türkü, ağıt, masal ve destanlar derler; halk müziği koroları, halk dansları toplulukları kurar. 1963 yılında tekrar İstanbul’a döner ve Orhan Kemal’in teşviki ile Bingöl izlenimlerini kaleme alır. Aynı yıl kısa bir süreliğine halk eğitimi uzmanlığı yapacağı Erzincan’a gider fakat 1964 yılında Ankara’ya yerleşmeye karar verir.

Ankara’ya gelir gelmez Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu’nun yayın müdürü olur. Görevi, federasyonun çıkardığı Birlik Dergisi adlı yayını sürdürmek ve Öğretmenler Gazetesi adlı yeni bir haftalık yayın çıkarmaktır. 1967 yılında Türk Solu adlı derginin yazı işleri müdürlüğüne getirilir. Aynı yıl eczacı Ayşe Gürgün Özsoyeller ile evlenir. 1970 yılında doğan çocuklarına Ahmet Say’ın babası Fazıl adı verilir.

Babası siyasi görüşlerinden dolayı o hapishaneden bu hapishaneye savrulup dururken bir gün evde küçük Fazıl’ın elindeki ilkel plastik düdükle, “Daha dün annemizin” melodisini çaldığını fark ederler. Minik Fazıl henüz 2 yaşındadır. Şaşırırlar. Çaldırırlar tekrar. Sonra bir daha. Bir daha. Tekrar tekrar çaldırırlar. İnanılır gibi değil; küçük tuvaletini tutamayan çocuk, melodiyi ezberden çalmakta.

O günlerden bir anısını şöyle anlatır Fazıl Say:

“Gaziosmanpaşa’daki evimizdeyiz. Bir gün babamın biricik dostları; Fikret Otyam, Cemal Süreya, Metin Altıok evde. Ben doğaçlamalar yapıyorum kendimce, babam seviyor diye. “Fazıl, aklına geleni çal, içinden ne geliyorsa, hepsi yeni olsun” derdi zaten. Sonra kaleci olurdum, evin kapısı kaleydi, her biri bana 10’ar penaltı çekerdi. Yani Cemal Süreya’nın, Metin Altıok’un, Fikret Otyam’ın penaltılarını kurtarmak ya da ters köşeye yatıp golü yemek de bir ayrıcalık şu ‘kekre dünyada’; di mi ama…”

Fazıl’ı önce Opera Orkestrası’ndan Ali Kemal Kaya’ya, sonra da ünlü piyanist Mithat Fenmen’e emanet ederler. Mithat Fenmen, “Hadi bugün sokakta duyduklarını piyano ile anlat bakalım.” der, hepsini notalarla anlatır Fazıl. Babası Fazıl Say’ın, oğlu Mehmet için satmak zorunda kaldığı piyanonun aynısını oğlu Fazıl Say’a alır Ahmet Say. Belki de yarıda kalan bir düşü tamamlar; gururla.

***

Biz yine dönelim hem Fazıl oğlu hem Fazıl babası Ahmet Say’a: 12 Mart 1971 tarihinde verilen muhtıra sonrasında sakıncalı ve solcu olduğu gerekçesiyle 4 kez gözaltına alınır ve toplam 17 ay hapis yatar. Hapishaneden çıkar çıkmaz; 1976 yılında, cezaevinde bir dolandırıcının anlattığı hikâyelerden esinlenerek yazdığı Kocakurt romanını yayımlar. 1977, Say ailesi için önemli bir yıldır. Fazıl henüz 7 yaşındayken annesi ile babası ayrılır. Fazıl Say’ın velayetini alan Ahmet Say, onu müzisyen olarak yetiştirmeye başlar. Ahmet Say, oğlu Fazıl’a aldığı ilk piyanonun parasını da hapisteyken yazmaya başladığı Kocakurt adlı romanıyla kazanmıştır. “Cezaevinde kalmak beni eğitti.” diyen Say, o günleri şöyle anlatır: Davalarda hüküm almadığım halde bir dava sarktığı için beni Ulucanlar Merkez Cezaevi’ne attılar. Maksim Gorki’nin bir kitabının adı,  Benim Üniversiteler im’dir. Cezaevi de gerçekten benim için üniversite oldu. Orada 5-6 ay kaldım. Mahkûmların ‘Kocakurt’ diye seslendikleri bir dolandırıcının anlattığı hikâyelerden hareketle bir roman yazdım. Milliyet gazetesinin roman yarışmasına gönderdim. Oradan ödül aldım ve kitabım basıldı. Kazandığım parayla da Fazıl’ın ilk piyanosunu aldım.

***

Ahmet Say, 1974 yılından başlayarak müzik eğitimciliğine ve müzik yayımcılığına yönelir. 1978’de Say Yayınları’nı kurar. 1977 ile 1983 yılları arasında aylık olarak yayınlanan Türkiye Yazıları dergisini; Cemal Süreya, Vecihi Timuroğlu, Ragıp Gelencik, Demir Özlü ve Ali Püsküllüoğlu ile birlikte çıkarır.

1980 yılında, Bingöl’de öğretmenlik yaptığı yıllardaki anılarını derlediği Bingöl Hikâyeleri adlı öykü kitabını yayımlar. Kitapta yer alan “Güneşin Savrulduğu Yerden” adlı öykü, TRT Ödülleri Öykü Yarışması Başarı Ödülü’ne; “Arda Kalan” adlı hikâye Yeni Adımlar Dergisi’nin açtığı 1974 Sabahattin Ali Hikâye Yarışması’nda birincilik ödülüne; “Görizli Mehmet Şerif Efendi” adlı hikâye ise 1975 Antalya Film Şenliği Hikâye Ödülü’nde mansiyon ödülüne değer görülür.

1982 yılında, Türk edebiyatında ilk epik hikâye kitabı olarak kabul edilen İpek Halıya Ters Binen Kedi adlı eserini yayımlar. Bir dolandırıcı tüccarın öyküsünü anlatan eser, 1985’te Almancaya çevrilerek yayımlanır.

Bingöl Hikâyeleri de Kocakurt gibi Milliyet Yayınları tarafından basılır. 1985 yılında Müzik Ansiklopedisi Yayınları’nı kurar. Müzik Ansiklopedisi, Müzik Sözlüğü, Müzik Öğretimi, Müziğin Kitabı, Müzik Nedir Nasıl Bir Sanattır yayınladığı müzik kitaplarından bazılarıdır.

Türkiye’nin müzik yaşamını yurtdışında tanıtım amacı ile “The Music Makers in Turkey” adı ile İngilizce hazırlanan kitabı 1995 yılında yayımlanır. Kitap, “Türkiye’nin Müzik Atlası” adı ile 1998 yılında Türkçe olarak yayınlanır.

1996 yılından başlamak üzere 3 yıl boyunca Cumhuriyet gazetesinde müzikle ilgili haftalık köşe yazıları yazar. 1992 yılında kurulan Edebiyatçılar Derneği’nin kurucu üyelerinden olan Ahmet Say, 2 yıl bu derneğin başkanlığını yapar. Ve edebiyatın deyim yerindeyse ustalarına verilen Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülleri Altın Madalyası’nı kurumsallaştırır.

2011 yılında yayımladığı Ağaçlar Çiçekteydi ve 2016 yılında yayımladığı İnsanoğlu İnsanlar adlı kitaplarında anılarını yazar Ahmet Say. 2014 ile 2019 yılları arasında 5 yıl boyunca Evrensel gazetesinde “Yörüngemiz” başlıklı köşede köşe yazıları yazar. 2020 yılında 48. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali Onur Ödülü’nü kazanır. Hayatı boyunca yaptığı çalışmalarla müzikseverlerin, edebiyat ve sanatseverlerin hep gönüllerini kazanmıştır ama bu kazandığı son ödülüdür Ahmet Say’ın.

***

Şair, sanatçı, müzik eğitimcisi, müzik yazarı Ahmet Say; 2 yıl önce, 10 Mayıs 2022 tarihinde bir Salı öğleden sonrası vefat eder. Ahmet Say ki; Say Yayınları’nın sahibi, çeşitli ödüller kazanan beş edebiyat eserinin ve konservatuarlar ile üniversitelerin müzik bölümlerinde temel eser olarak okutulan müzik kitaplarının yazarı. Ünlü Türk piyanisti ve bestecisi Fazıl Say’ın babası.

Ankara’da, Karşıyaka Mezarlığı’nda yatar şimdi ebedi istirahatgâhında. Anısına, insanlığına, muhteşem üretimlerine saygıyla…

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.