MEHMET ESAT
1931 Sonbaharıydı.
Atatürk’ün Dolmabahçe’de memleket meseleleri konuşulan akşam yemeğiydi.
Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Mehmet Esat, “Kıyafette özgürlüğü biraz abarttık galiba” diye söze başladı. Yarın bir tamim yayınlayıp kız talebelerin kısa etek ve kısa kollu elbise giymelerini yasaklamak istediğini söyledi.
Reşit Galip de sofradaydı. Milletvekiliydi.
“Yanlış düşünüyorsunuz beyefendi” dedi.
“İnkılaplardan en önemlisi kadınlara verilen haklardır. Bu geriye dönüş işaretidir. Af buyurunuz Paşam! Sizin sofranızda inkılapları zedeleyecek cümleler küstahlıktır!” diye devam etti.
Reşit Galip’in Mehmet Esat’a kızgınlığı sadece bu çıkışından ibaret değildi. Halkevlerinde tiyatro tertip ediliyor, kadın oyuncu için öğretmenlere Maarif Vekaleti’nden izin verilmiyordu.
Mehmet Esat da Atatürk’ün Harbiye’den öğretmeniydi. Hayli yaşlıydı.
Sofrada rencide edilmesi Atatürk’ün hiç hoşuna gitmemişti.
Reşit Galip daha da ileri gitti:
“Bu kokuşmuş kafayla devlet yürümez” dedi.
Sofrada çatal kaşık sesi de kesilmişti. Fırtına koptu kopacaktı.
“Esat bey yeteneklidir. Benim hocamdır. Beni yetiştirmiş olmasının sizde bir hükmü yok mudur?” dedi, Atatürk.
“Kusura bakmayın, yoktur Paşam! Okuttukları arasında sizin gibi devrimci çıkmış olabilir ama bu kafa nice tutucuları da çıkarmış olabilir” dedi, Reşit Galip.
“Bu sofrada benim hocama, Maarif Vekiline hakaret ettirmem” dedi Atatürk.
Reşit Galip susmadı. “Devrimleri korumak için sizden müsaade istemeyeceğim” dedi ve ekledi:
“Hata yaparsanız sizi de eleştiririm. Mesela Rose Noir’e verdiğiniz 15 bin liralık kredi mektubunu da siz yaptınız diye hata olmaktan çıkmaz” dedi.
Reşit Galip’in sözünü ettiği Rose Noir, Beyoğlu’nda bir bardı. Atatürk, bir gece oraya gitmişti. Barın sahibi Madam Senya, “İş Bankası’ndan kredi alamıyoruz” diye dert yanmış, Atatürk de bir kağıda İş Bankası Umum Müdürlüğü’ne diye başlayan ‘yardımcı olunuz’ diye biten bir yazı yazmıştı.
Atatürk, masasında eleştiriliyordu.
Kızmadı.
“Yoruldunuz, buyurun istirahat edin” diyerek Reşit Galip’i kibarca sofradan uzaklaştırmak istedi.
Reşit Galip, sofradan kalkmadığı gibi, “Burası sizin değil, milletin sofrasıdır. Milletin meselelerini konuşuyoruz. Burada oturmak sizin kadar benim de hakkımdır” dedi.
Atatürk, “O zaman ben kalkayım” dedi. Onunla birlikte masadakiler de kalktı.
Reşit Galip, masada yalnız kaldı.
Sonra pencere kenarında bir koltuğa geçti. Bütün geceyi orada geçirdi.
Atatürk, sabah uyandığında Reşit Galip’i sordu.
“Sabaha kadar bekledi. Mahcubiyetini size iletmemizi istedi. Ankara’ya gidecek kadar borç para istedi. 25 lira verdik, gitti” dediler.
“Ankara’ya gidecek adama 25 lira mı verilir. Bari benim paramdan 100 lira verseydiniz” dedi ve ekledi:
“Cebinde parası yok ama karakterinden tavizi de.”
Aradan 13 ay geçti.
Atatürk, Reşit Galip’i yeniden sofrasına davet etti.
Sofrada yine Mehmet Esat vardı.
Kabinesindeki Maarif Vekili değişikliğini açıkladı.
Yeni Maarif Vekili Reşit Galip olmuştu.
Reşit Galip’in Milli Eğitim Bakanlığı uzun sürmedi ama bu kısa sürede üniversite reformu ve öğretmenlerin genel bütçeden hatırı sayılır ölçüde maaş almaları sağlandI