DOLAR 32,2520 -0.03%
EURO 34,6804 -0.12%
ALTIN 2.399,69-0,01
BITCOIN 2017404-1,31%
Mersin
20°

KAPALI

02:00

YATSI'YA KALAN SÜRE


Zeki’siz Olmak
184 okunma

Zeki’siz Olmak

Baha akıner Zeki Alasya'yı yazdı

ABONE OL
Mayıs 8, 2023 13:16
Zeki’siz Olmak
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Zeki’siz olmak çok büyük bir eksiklik. Çok büyük bir yoksunluk. Anlatılmaz. Kocaman bir adam yok. Zeki’yle bizi bir arada tutan şey duyguydu, para değil. Onunla 1960 yılında tanıştık. Ondan önce de kader bizi birleştirmişti. Babalarımız aynı yerde çalışırdı. Annelerimizin imamları bile aynıydı. Bu yazgı bizi birleştirdi ve ölüme kadar da ayrılmadık. Ayrılık dedikoduları saçma sapan dedikodulardı. Benim yarımdı, canım gitti…”

Böyle diyor Metin Akpınar, tam 8 yıl önce bugün 8 Mayıs 2015 Cuma günü aramızdan ayrılan Zeki Alasya’nın ölümünün ardından…

Bugün bir sanatçı öldü dostlar. Hem öyle böyle bir sanatçı değil. Hülya Koçyiğit’in, “O büyük bir aktördü. Hem komedi hem dram filmlerinde canlandırdığı karakterlerle Türk halkının gönlünde taht kurmuş büyük bir sanatçı. Benim değerli dostum, partnerim aynı zamanda. Yönetmenliğimi yapmış değerli bir arkadaşım. Türk halkının yüzünü güldürebilmiş, yeri doldurulamayacak sanatçılardan…” dediği Zeki Alasya öldü 8 yıl önce bugün tedavi gördüğü Koç Üniversitesi Hastanesi’nde, İstanbul’da…

***

Tam adı Zeki Şenol Alasya…

18 Nisan 1943’te, Kıbrıs’tan göç eden ve geleneklerini yaşatan bir ailenin çocuğu olarak İstanbul Şehzadebaşı’nda dünyaya gelir…

Üniversitede hocalık yapan eczacı, kimyager, akademisyen Prof. Ahmet Reşat Alasya’dan olur, II. Abdülhamid ve V. Mehmed’in sadrazamı Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa’nın yeğeni olan Seniha’dan doğar minik Zeki…

6 çocuklu, Sevgi’nin hâkim olduğu bir ailede büyür ya; önce Beyazıt İlkokulu, ardından orta öğrenimi için Robert Koleji’e geçer. Fakat 1958 yılında, Zeki Alasya henüz 15 yaşındayken ailenin direği, babaları Prof. Ahmet Reşat Alasya’yı kaybederler…

Alasya için zor yılların başlangıcıdır bu ölüm…

Yapılan bir röportajda gelin o yılları Zeki Alasya’dan kendi ağzından dinleyelim:

“Ben öğretmen çocuğuyum. Kıbrıslı Mehmet Kamil Paşa’nın yeğeniyim ve babam Ahmet Reşat Alasya; kimyager, eczacı ve üniversitede hocaydı. Ben 15 yaşındayken hayata veda ettiği için babamla çok şeyler paylaşamadık. Öğretmenliğiyle ilgili bilgileri öğrencilerinden elde ettim hep. ‘Bizim Okul’ dizisinde oynadığım ‘Müdür Ayfer’ rolünde az da olsa babamdan esintiler var. Her öğretmenin bir unvanı olur ya, babamın öğretmenlikteki unvanı da ‘Çingene Reşat’mış. Çünkü not verirken kılı kırk yararmış. Bu nedenle ‘Çingene’ dermiş öğrenciler…

Hatırladığım kadarıyla babam bana her zaman mesafeli davranırdı. Ben onun şen şakrak bir adam olmadığını sanırdım. Oysa babamın şakacı olduğunu Kenan Evren’den öğrendim…

Babam, üniversite hocalığı dışında pek çok askeri lisede de müdürlük yaptı. Cumhurbaşkanlığı döneminde Kenan Evren bir gün beni köşke davet etti. Doğrusu Çankaya’ya neden çağrıldığımı da merak ettim. Politik hiciv yaptığımız için bir yandan da endişeliyim. Makamına gülümseyerek girdim. “Sen ne gülüyorsun, seni görünce benim gülmem lazım” dedi. Sıcak bir sohbet yaptık o gün. Bana, babamı anlatan Kenan Evren “Reşat Bey, askeri lisedeyken benim öğretmenimdi. Senin filmlerini izlerken hep babanı hatırlıyorum. Baban çok disiplinli olmasının yanında çok da esprili ve neşeli bir adamdı” dedi. Böylece ben babamın esprili bir adam olduğunu Kenan Evren’den öğrendim…”

***

Evet, zor yıllar başlamıştı Alasya ailesi için…

Babalarından kalan yetim emekli maaşı yetmiyordu. Annesi Seniha Hanım ev kadınıydı ve 6 çocukla bir başına kalmıştı. Genç Zeki de o yaşında evin büyük oğlu, baba yarısı olarak; hem çalışmak hem de eve katkı sunmak zorundaydı…

Aralarında rehberlik, marangozluk ve tabelacılığın da olduğu çeşitli işlerde çalıştı. Fakat gözü tiyatrodaydı. O günlerde tiyatroyu çok sevdiği için değil ama…

Tiyatroda çok para olduğunu sanıyordu. 1959 yılında Milli Türk Talebe Birliği’nin ‘Birlik Tiyatrosu’na ‘Amatör’ olarak girdi…

Milli Türk Talebe Birliği’nin ‘Birlik Tiyatrosu’na ‘Amatör’ olarak girmesi hayatını değiştirecek buluşmaya da sebep olacaktı. Zeki Alasya – Metin Akpınar ikilisinin kader birlikteliğine…

Metin Akpınar, Milli Türk Talebe Birliği’nin tiyatro bölümü sorumlusuydu. Metin Akpınar’ın da belirttiği gibi 1960 yılında bir gün tiyatroda ‘Pembe Kadın’ adlı oyun sahnelenecekti ama ‘Pembe Kadın’ı canlandıracak kadın oyuncu gelmemişti. Zeki Alasya da o gece tiyatroyu ziyaret etmişti. Metin Akpınar, pratik bir çözüm bulup Zeki Alasya’ya “Pembe Kadın’ı oynar mısın?” diye sordu. Teklifi kabul eden Zeki Alasya, kostümünü giyip sahneye çıkmasıyla ‘Pembe Kadın’ sahnelenebildi. Böylelikle Metin Akpınar zor durumdan kurtulmuş, biletleri satılan oyun sahnelenebilmişti…

Dedim ya dostlar: Böylece Türk tiyatrosu ve sinemasında Zeki Alasya – Metin Akpınar ikilisi oluştu…

O anda ikisi de bilmiyordu ama sonradan öğrenecekleri üzere, Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ın babaları aynı iş yerinde çalışmıştı. Hatta annelerinin cenaze namazını aynı camide aynı imam kıldırmıştı…

Kader ağlarını örmüştü bir kere…

***

Rıfat Ilgaz’ın eseri olan ‘Hababam Sınıfı’ 1953 yılında Dolmuş Dergisi’nde yayınlanmış, sonraki yıllarda da kitap haline getirilmişti…

1963 yılında, yani Zeki Alasya henüz 20 yaşında bir genç iken, Rıfat Ilgaz’a bir mektup yazar ve ‘Hababam Sınıfı’nı arkadaşlarıyla birlikte tiyatro oyunu haline getirmek istediğini söyler. Zeki Alasya’nın bu özgüveninden, medeni cesaretinden ve girişimciliğinden oldukça etkilenen Rıfat Ilgaz, eserinin tiyatro oyunu haline getirilmesine izin verir…

Ve kendisine mektupla şöyle cevap verir: Arkadaşlarınızla birlikte böyle bir girişimde bulunmanız beni ziyadesiyle memnun etti. ‘Hababam Sınıfı’nı oyunlaştırıp sahneye koyma isteğinizin benim için hiçbir mahsuru yok. Size her türlü desteği vermeye hazırım…

Zeki Alasya, Metin Akpınar, Ercan Yazgan, Ahmet Gülhan, Ali Yalaz, Ulvi Uraz, Zihni Küçümen ve Suzan Uztan; 25 günlük provadan sonra ‘Hababam Sınıfı’ oyununu 1966 yılında sahneye koyarlar ve oyun 3 ay boyunca kapalı gişe oynar. Zeki Alasya ‘Tulum Hayri’yi, Metin Akpınar ise ‘Refüze Ekrem’i canlandırır…

***

Zeki Alasya’nın ilk sinema filmi…

1972 yılında; Nahit Ataman’ın yapımcılığında, Mehmet Aslan’ın yönetmenliğini yaptığı ve başrolde Kartal Tibet’in oynadığı ‘Karaoğlan Geliyor’  filmi. Bu filmde Zeki Alasya, ‘Çalık’ rolünü canlandırır…

Nahit Ataman aynı yıl, Ertem Eğilmez’in yönetmenliğinde ‘Sev Kardeşim’ filmini de çeker. Bu filmdeki Zeki Alasya – Ertem Eğilmez tanışıklığı, sonrasında Zeki Alasya’nın defalarca Ertem Eğilmez’e ‘Hababam Sınıfı’nı sinema filmi olarak çekmesi teklifiyle nihayete erer…

Ertem Eğilmez bu teklifi en sonunda kabul eder. Fakat bir sorun vardır. ‘Hababam Sınıfı’nın tiyatro oyunu büyük ilgi görünce Yerli Film adında şirketleri olan Atıf Yılmaz ile Orhan Günşiray, 1966’da eserin film haklarını satın almıştır. Bu karşılıklı anlaşmayla hallolacak bir sorundur. Fakat Sansür Kurulu, senaryonun Türk eğitim sistemini taşlayan unsurlar taşıdığı gerekçesiyle ‘Hababam Sınıfı’nın film olmasına izin vermez…

Ertem Eğilmez de kendince bir çözüm bulur ve Sansür Kurulu’nun eserde kusurlu bulduğu bazı unsurları değiştirir. ‘Kel Mahmut’u ‘Mahmut Hoca’ yapar…

1974 yılında ‘Hababam Sınıfı’nı film haline getirmeye karar verse de film 1975’te gösterime girer. Ne var ki kadroda Zeki Alasya ile Metin Akpınar yoktur. Bunun sebebi de, Zeki Alasya ile Metin Akpınar kariyerlerinde yükselişe geçmeleridir…

Ertem Eğilmez, Zeki Alasya ile Metin Akpınar’a filmdeki rolleri için 15’er bin lira teklif eder, fakat aynı günlerde Şahan Haki’nin yönetmenliğinde çekilecek olan ‘Mirasyediler’ filmi için Şahan Haki, Zeki Alasya ve Metin Akpınar’a 50’şer bin lira teklifte bulunur…

Zeki Alasya bu durumu bir röportajında “Bu benim için de üzüntü veren bir durum ama ne yapalım, çok iyi bir tırmanışa geçmiştik ve iyi de para veriyorlardı. 15 bin lira aldığımız dönemde bize 50 bin lira teklif ettiler” sözleriyle açıklar…

Evet, ‘Mirasyediler’ filmi, Zeki Alasya – Metin Akpınar ikilisinin de ilk başrol filmidir…

***

Artık sinema filmlerinde rol almaya başlarlar ama Zeki Alasya’nın da, Metin Akpınar’ın da aklı fikri tiyatrodadır. Zeki Alasya, çok para kazanılacağını sandığı tiyatro konusunda oldukça yanılmıştır…

Tiyatrodan para kazanmanın tek yolunun tiyatro sahibi olunması gerektiğine karar verir. Ve Metin Akpınar ile birlikte tiyatro kurma konusunda anlaşırlar. Fakat tiyatro kurmak için paraları yoktur…

Akıllarına parlak bir fikir gelir. Tahta kaşıkların üzerine resimler yaparlar ve onları turistik mağazalara satmayı düşünürler. Bir sürü tahta kaşığın üzerine resim yapıp bir turistik mağazaya satması için verirler. Tahta kaşıkları o turistik mağazaya satması için vermelerinin üzerinden bir süre geçer ve turistik mağazaya gidip tahta kaşıkların ödemesini almak isterler. Mağazanın sahibi kaşıkların hiçbirinin satılmadığını, bu nedenle ödeme yapamayacağını söyler…

Mağazadan çıkıp başları önde yürürken karşılarına Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından biri olan öykü, tiyatro ve kabare yazarı, öğretim üyesi ve gazeteci Haldun Taner çıkar:

– Ne yapıyorsunuz çocuklar?

– Tahta kaşık boyayıp mağazalara verdik.

– Neden böyle bir şey yaptınız?

– Para kazanıp kendi tiyatromuzu kurmak istiyoruz.

– Kaşıklar satılıyor mu?

– Hiçbiri satılmamış.

– O zaman benim Devekuşu Kabare’ye gelin…

Bu rastlantı da yine Zeki Alasya – Metin Akpınar ikilisi için bir dönüm noktasıdır…

***

Yıl, 1968…

Devekuşu Kabare yılları…

Haldun Taner, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Ahmet Gülhan, Ali Yalaz, Funda Postacı ve o zaman sevgilisi olup sonrasında 18 yıl evli kalacağı eşi Oya Alasya ile birlikte kurulan ekiple ilk olarak ‘Vatan Kurtaran Şaban’ oyunu sahnelenir…

1977 yılında; Haldun Taner ile Ahmet Gülhan, oyunlarda belli bir düzeyin altında kalındığı gerekçesiyle tiyatrodan ayrılır. Devekuşu Kabare de, Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ın yönetimine kalır…

Devekuşu Kabare, Türk Tiyatrosu için çok önemli bir topluluktur ve bu çatı altında sayısız oyun sahnelenmiştir…

***

Çok yönlü bir sanatçı olan Zeki Alasya, oyunculuğunun yanı sıra senaristliğe ve dolayısıyla yönetmenliğe ilgi duymaya başlar. Bunun sonucunda, 1974 yapımı olan ‘Köyden İndim Şehre’ filminin senaryosunu yazar. Ve ilk yönetmenlik deneyimini de 1977 yapımı olan ‘Aslan Bacanak’ filminde yapar…

Bir yandan sinema filmleri, diğer yandan Devekuşu Kabare’nin oyunları olan ‘Aşk Olsun’, ‘Beyoğlu Beyoğlu’, ‘Deliler’, ‘Dün Bugün’, ‘Reklamlar’, ‘Yasaklar’ ve ‘Vatan Kurtaran Aslan’ın gördüğü ilgi Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ı ülkenin en ünlü isimlerinden biri haline getirmiştir artık…

1980’li yıllar Zeki Alasya ve Metin Akpınar için oldukça verimli geçer. Devekuşu Kabare’nin oyunlarının videokasetleriyle tüm ülke tarafından izlenebilir olması, Zeki Alasya ve Metin Akpınar’a kariyerlerinin zirvesine çıkarır…

Fakat 1990 yılıyla birlikte toplam 9 yıl sürecek bir duraklama dönemine girerler. Aynı zamanda Türk sinemasının kayıp yılları da olan bu 9 yıllık süreçle birlikte; sadece ‘Güle Güle’ adlı sinema filmi, üç televizyon dizisi ve bir televizyon parodi programında yer alırlar…

**

Yıl 1999…

Zeki Alasya – Metin Akpınar ikilisi için zor yılların başlangıcıdır. Zeki Alasya ile Metin Akpınar arasına ‘Propaganda’ girer. Sektör de, izleyici de büyük bir şaşkınlık içindedir. Nasıl olur da, Zeki Alasya ile Metin Akpınar ayrılmıştır? Nasıl olur da, et tırnaktan ayrılır?

1999 yapımı ‘Propaganda’ filminde Metin Akpınar, başrolü Kemal Sunal ile paylaşır. Nasıl olur da; Metin Akpınar, 25 yıl boyunca kariyerinde kader birliği ettiği Zeki Alasya’nın kadrosunda yer almadığı ‘Propaganda’ filminde rol almıştır?

Bu durumu bir röportajında, “Zeki ile çalışmam, yalnız yapabileceğim işleri engelliyordu. Birlikte çevirdiğimiz filmlere bir bakın Allah aşkına! Hiçbiri diğerinden farklı değil. Ben artık iyi bir film yapmak istiyorum” sözleriyle açıklar Metin Akpınar…

Bunun üzerine Zeki Alasya da, “Metin’in benden ayrı projede yer almasına kızmadım. Ama ben bugüne kadar Metin’siz iş yapmadım. Üzülmedim dersem yalan olur. Bu yaptıklarından dolayı kendisine çok kırgınım” sözleriyle cevap verir…

40 yıllık yarenlik bitmiş midir?

Bu kırgınlığın ölçüsü ne kadar olabilir?

Bu kırgınlık ne kadar devam edebilir?

Evet dostlar; ikisi de, ömürleri boyunca birbirlerine karşı olan sevgilerini ve saygılarını hiç kaybetmediler. Bu kadar zaman sonra bir projede ilk defa ayrılmışlardır ama 2002 yılında sahnelenen ‘Rus Gelin’ filminde de son kez birlikte rol alırlar…

***

Zeki Alasya – Metin Akpınar…

Birlikte çalıştıkları dönemlerde kazandıkları paranın yönetimi hep Metin Akpınar’daydı ya; Metin Akpınar hallediyordu ödemeleri, ıvırı zıvırı, maddi yapılacak her şeyi…

Bu ayrılık Zeki Alasya’ya yaramaz. Alışmamıştır bir kere paranın yönetimine. Eli olabildiğince açık, hesabını bilmez, savurgan birinin yapmaması gereken şeyi yapar ve ticarete girer Zeki Alasya…

Sanırım çevresinde de ‘Ya Zeki, ne yapıyorsun? Ticaret sana göre değil. Hem bu kadar otomobili, bu kadar yatı ne yapacaksın?’ diyen bir dostu yoktur. Önce Nişantaşı’nda bir oyuncakçı dükkânı, ardından da Alas Tur Turizm Yatçılık İnşaat isminde bir şirket açar…

Aynı dönem içinde, 8 otomobili ve 3 yatı vardır. Hesap bilmezliği, elinin açık olması ve savurganlığı nedeniyle kısa sürede iflas eder…

Ataköy Marina Yatçılık Anonim Şirketi, 2 milyar 298 milyon 993 bin lira borcu olduğu gerekçesiyle Zeki Alasya’nın sahibi olduğu Alas Tur Turizm Yatçılık İnşaat A.Ş.’ne haciz gönderir…

Borcunu taksitler halinde ödeyeceğini taahhüt eder Zeki Alasya…

600 milyon liralık ilk taksiti ödeyemediği için alacaklı olan şirket, Zeki Alasya’nın hapis cezasına çarptırılmasını ister. Borcu da faizleriyle birlikte 4 milyar liraya çıkar…

Televizyon dizilerinden kazandığı her kuruşu borçlu olduğu şirkete verir. Ne var ki borcun faizleriyle bile başa çıkamaz. Yeni bir ticari işe girerek önceki ticari işinden kalan borçlarını kapatmak ister. Bir balık lokantası işletir ama oradan da ciddi ölçüde zarar eder…

***

Yorulmuştur artık. Yorgunluğunun nedeni de ticari başarısızlığıdır. Bu zor durumlar kendsini çok yıpratır. Üstelik 2000’li yıllara gelindiğinde sinema ve tiyatro sektörü tamamen değişmiştir. Bu değişime ayak uyduramamıştır Zeki Alasya…

Piyasaya yeni yeni yapımcılar çıkmış, eski yapımcılar da ya vefat etmiş veya emekli olmuştur. Yıllarca içinde bulunduğu sektör Zeki Alasya’ya artık yabancı gelir ve kendisinde sektörün dışında kalmış olma hissi yaratır…

Bu durum yorgunluğunu daha da artırır…

O günlerdeki “Emekli olamam, param yok. Bana yetecek kadar param olsa hiçbir güç beni bu piyasada tutamaz. Param olmadıkça oynayacağım…” şeklindeki açıklaması da ne çok üzmüştür sevenlerini ve izleyicilerini…

Dediği gibi hiç emekli olamaz Zeki Alasya. Ölene kadar çalışır…

***

Zeki Alasya’nın savurganlıklarından biri de Buda heykelcikleri koleksiyonunun olmasıdır. 1983 yılında koleksiyonunu yapmaya başladığı Buda heykelciklerinden 25 yılda 1200 adet toplar. Bu koleksiyona çok paralar harcar. Şimdi bu koleksiyon Rahmi Koç Müzesi’nde sergilenmektedir…

***

Masondur Zeki Alasya…

Nasıl mason olduğunu ise şöyle anlatır bir röportajında: Üç – beş kişi bir araya gelip saçma sapan şeyler konuşuyorduk. Futbol, para, kadınlar, dedikodu… O sıralar bir arayışa girmiştim. Masonlukta karar kıldım. Çok memnunum. Masonluk bir ahlâk ve kardeşlik sistemidir. Bir din değildir kesinlikle. İnsanların kardeş olması gerektiğini öne çıkaran bir yapıdır. Çok kötü tanınıyor. Ben Mason olmaya kalktığım günlerde ailem dehşete kapıldı. Masonluğa mesleğinde ileri gitmiş kişiler kabul ediliyor. Zenginlerin toplandığı bir yer değil. Ben Mason olduğumda kiralarımı ödemekte zorluk çekiyordum mesela…

***

Bugün bir sanatçı öldü dostlar…

56 yıllık sanat hayatında 75 filmde rol alan, 10 filmin senaryo yazarlığını, 25 filmin ise yönetmenliğini yapan ve yönettiği filmlerin çoğunda aynı zamanda oyuncu olarak yer alan Zeki Alasya öldü…

8 yıl önce bugün, 8 Mayıs 2015’te, karaciğer rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı ve 36 gün boyunca tedavi gördüğü Koç Üniversitesi Hastanesi’nde, İstanbul’da…

Seni unutmadık, unutmayacağız Zeki Alasya…

Zincirlikuyu Mezarlığı’nda yatar şimdi ebedi istirahatgâhında. Anısına, insanlığına ve muhteşem üretimlerine saygıyla…

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.