Serdar Erkan Yazdı

Serkan Erkan Yazdı 1Çanankale savaşı Arslanköy'ün geleceğini nasıl Değiştiedi?

Çanakkale Savaşı Arslanköy'ün Geleceğini Nasıl Değiştirdi

ÇANAKKALE SAVAŞI ARSLANKÖYÜN GELECEĞİNİ NASIL DEĞİŞTİRDİ?

(Bir olay, bir insan, bir köy)

Bana göre insanların yaşamını üç şey değiştiriyor. "Birincisi okuduğu kitaplar, ikincisi karşılaştığı insanlar ve üçüncüsü yaşadığı olaylar". Aşağıdaki bizzat canlı tanıklarından dinlediğim öykü, bir kişinin, yaşadığı bir olayın ve bir insanın, bir köyün geleceğini nasıl değiştirebileceğinin öyküsüdür. Bu yazının konusu Efrenkli Ali'nin öyküsüdür. Ali, aynı zamanda Çanakkale gazisidir.

Ali'nin yeğenlerinden, Köy Enstitüsü'nde ilk okuyan kızlardan, rahmetli Hüsniye Özgür'ün anlatımıyla bir insanın bir köyün kaderini nasıl değiştiğini okuyacaksınız. Çanakkale'de savaşırken sofralarına düşen bir el bombasının(karakedi) tekrar düşmana attığında eli bileğinden kopmuş Efrenk'li Ali'nin. Hastanede ayıldığında, beyaz gömlekli genç tabip subayı fark eder ilkin. Ona çok imrenir. Hangi mektepte okuduğunu, nasıl tabip olduğunu sorar. O da, "Asker-i Tıbbiyeyi Şahane Mektebini" bitirdiğini söyler. Oysa Ali'nin tek bildiği okul Arapça Kuran okutulan mahalle mektepleridir. Ali, askeri doktordan dinlediklerini aklına kaydeder. Taburcu olur, uzun bir tren yolculuğundan sonra köyüne varır.

Nazım'ın Kuvva-i Milliye Destanı'nda yazdığı gibi; "Savaştan önce köyünde çiftçi idi Ali, savaştan sonra da yine çiftçidir. Köyünde artık ona "Çolak Ali" derler.

Sonunda Seferberlik kaybedilir ve ülkenin düşman işgali başlar. Mustafa Kemal Paşa  Mersin'e 5 Kasım 1918 günü gizlice geldiğinde, "Savaş bitmedi, hazırlanın vatan savunması yapacağız." der. Bu toplantıya katılan Çolak Ali ve akrabası Hüseyin Yıldıran köylerine gidip eli silah tutanları davaya çağırarak işgalcilere karşı direnme kararı alırlar. Efrenk köylüleri bu direnişe coşkuyla katılır. Mersin'deki silahların önemli bir kısmı Efrenk'e de ulaşmıştır.

İşgal, Atatürk'ün öngördüğü gibi, 1918'nin 17 Aralık günü Mersin iskelesinden başlamıştır. Aşağı köylerden başlayan işgal Toros eteklerindeki köylere doğru yayılır. Efrenk'e kaçırılan silahların bulunması için gönderilen işbirlikçi Osmanlı subayını, daha sonra da Fransız subayını Ciyaklı Obruk'a atarlar.

Buna çok öfkelenen düşman komutanlığı, karların erimeye başlamasıyla 16 kişilik bir çeteyi Efrenk'e gönderir. Ne var ki köye yaklaşamadan, Kurudere yakınlarında fark edilirler. Fark eden köylülerin haber etmesi ile çevre köylülerin silahlıları toplanıp düşman çetesini yok eder.

Tüm çevre köylerde yayılır bu haber. Direnenler büyük moral kazanır. Artık düşmanın "yenilmez olmadığı" anlaşılır. Mersin ve Tarsus köylerinde çete savaşları başlar. Bu direniş sonunda Fransızlar, Türk hükümetiyle "Ankara Anlaşmasını" imzalarlar. Mersin ve Adana'nın işgaline son verirler. İstiklâl Savaşı biter, Cumhuriyet ilan edilir.

Çolak Ali bir İstiklâl Savaşı gazisidir ve ikinci madalyasını almıştır. Artık savaş bitmiş, cehaletle savaş cephesi açılmıştır. Bilgiye dayalı yeni ilkokullar açılacağını duyar Çolak Ali. Efrenk, o dönemde Adana vilayetine bağlı Mersin Sancağı'nın bir köyüdür. Ertesi gün hazırlanır, göğsüne madalyalarını takar, atına binerek üç günde Mersin'e iner. Beklemeden trene atlar, Adana'ya varır. Valiliğin kapısına dikilir. Ne istediğini sorar vali. "Köyüme ilkokul açılmasını istiyorum." der Çolak Ali. "Tamam, sen git." der vali, başından savmak için. "Hayır!" der, yazılı ferman almadan gitmem der Çolak Ali, Tam üç gün valiliğin önünde bekler. Çolak Ali'yi pencereden her an izleyen vali sonunda, Çukurova'daki yüzlerce köyden evvel Torosların zirvesindeki Arslanköy'e ilkokul kurulması onayını verir. Yıl 1924 dür.

Cumhuriyet'tin ilanından tam bir yıl sonra yapılan ilkokul (Taş Mektep) ve öğretmen lojmanı 1453 rakımlı Efrenk (Aslanköy) te açılır. Köye atanan ilk öğretmeni de atının terkisine bindirerek köye getirir Çolak Ali. Ne var ki, eski itibarları kaybolan hacı hoca takımının başlattığı "Gavur Mektebi" kampanyası nedeniyle kimse çocuklarını bu yeni okula vermek istemez. Erkek çocuklarını kuzu gütmeye gönderirler, kız çocuklarını, "fahişe olacak" yaygarasıyla göndermezler.

Öğretmen öğrenci bulamaz. Çolak Ali, öğretmen köyden gider, okul kapanır diye korkar. Başlar köyün okuma çağındaki çocuklarının kimlerin evinde olduğunu öğretmene bildirmeye. Öğretmen de aileleri ve çocukları bulup, çıkan kanunla korkutarak okula kaydeder. Köye örnek olması için kız çocuklarını ilk kaydettiren gene Çolak Ali'dir.

Ve böylece yeni ilkokulda eğitim öğretim başlar. Beş yıl sonra mezun verir. Böyle böyle yıllar uzar gider. Mustafa Kemal'in askeri Çolak Ali daha sonra muhtar (kiya) olur. Arslanköy'de halkevinin ve kent yolunun açılmasını, eğitimli, okur-yazarı en fazla olan köylerden biri olmasını sağlamış olur.

Babam Öğretmen Halil Erkan Anlatıyor: Çolak Ali yıllar sonra ilkokulu açtığında yaşadığı zorluklar sorulduğunda, çocukları olan aileleri nasıl ihbar ettiği anlaşılınca köy odasına çağrıldığını, kendisine "gâvur mektebine giden çocukların günahını öbür dünyada nasıl vereceğinin" sorulduğunu anlatır. O da, "Mersin'de hökümete hiç işiniz düşmeyecek mi?" der. "Hee, düşecek elbet derler." Ben de "İşte o zaman dilekçelerinizi elin arzuhalcilerine yazdıracağınıza kendi çocuklarınıza yazdırsanız. İyi olmaz mı? O vakit gelince hayır duanız ve sevabınız yeter." dedim.

Aklı hep Çanakkale harbindeki tabip doktorda kalmıştır Çolak Ali'nin. Çocuklarından birinin tabip olmasını çok istemektedir. Erkek ve kız çocuklarının hepsini ilkokula gönderir. Büyük oğlunu, ilkokuldan sonra önce ortaokula Mersin'e, daha sonra liseyi okuması için Adana'ya gönderir. Ancak büyük oğlu doktor olup köye gelirken menenjite yakalanıp ölür. Çolak Ali hemen küçük oğlunu İstanbul'daki tıp fakültesine gönderir. Yıllar sonra oğlu, Tıp Fakültesi'ni bitirip gelişinde kurban kesilerek karşılanacaktır. Bu karşılamada çekilmiş siyah beyaz fotoğrafta, kolunu oğlunun omzuna atarak, hafif de ona yaslanarak, içten gülümsemesini ve yüzündeki başarmanın keyfini göstermesi izlemeye değer.

Çolak Ali ayrıca köyde kız çocuklarını ilk okutan kişidir. Kızları Köy Enstitüsü'ne giderler. Çolak Ali'nin cehaletle bitmeyen savaşta temelini attığı Halk Odasında, tiyatro kolunun başlattığı "piyes"leri izleyen, küçük kızlardan bazılarının yıllar sonra "Arslanköylü Tiyatrocu Kadınlar" olarak Dünya'ca tanınması ise ayrı bir yazının konusudur.

İşte, Çanakkale ve İstiklal Savaşı gazisinin bu yaşanmış ve yazılmamış öyküsü... Bu öykü, Cumhuriyet döneminde "cehaletle savaşta", nasıl ön cephede yer alıp, önüne çıkan engelleri aşan bir Mustafa Kemal'in askerinin öyküsüdür. Bu öykü, Kurtuluş Savaşı'nda madalya alan bir askerin, cehaletle savaşta da en önde, Arslanköy'ün ve çocuklarının yazgısını nasıl değiştirdiğinin ve bugünkü okumuş yazmışlık oranı ile gurur duymasının öyküsüdür. Babam Halil Erkan ve Osman Şahin gibi onlarca Arslanköy'lü yoksul köy çocuğu, ilkokul diploması ile Köy Enstitülerine gitme şansı elde etmiştir.

Çolak Ali'nin anısına saygı ve minnetle...