Selda Bağcan

Baha Akıner Selda Bağcan'ı yazdı

“Güvenemeem servetiime, malııma...” diyor bir ses; uzaktaan uzaktan. Sanki bağrımı deliyor, sanki genzimi yakıyor; acısı, çaresizliği gelip de yerleşen yüreğimi dağlıyor…

“Ümidim yok bugün ilee yarıına…” Bu ne yolculuk, bu ne yokluk, bu ne yoksunluk be usta?

“Toprak beni de basacak bağrına…”

İşte tam da sırası; eşlik ediyorsun ister istemez, hem de yüksek sesle, ıslık çalarcasına, çığlık çığlığa: Adaletiin bu mu dünya?

Bu nasıl türkü, bu nasıl ses be dostlar? Dedim ya: Yüreğimi dağlarcasına…

Gün, Selda Bağcan. Selda Bağcan, 75 yaşında…

***

Şarkıcı, politik aktivist ve besteci…

Protest müziğin en önemli temsilcisi…

Ya, 1976'da piyasaya sürdüğü Türküola albümünde yer alan Âşık Mahzuni Şerif'in "İnce İnce Bir Kar Yağar" türküsü…

Ahh ki ahhh!

“İnce ince bir kar yağar fakirlerin düzüne.

Neden felek inanmıyor fukaranın sözüne?

Öldük, öldük biz açlıktan, etme ağam n'olur…

Kimi mebus kimi vali, bize tahsil haramdır.

Dayanamam artık senin bu yalancı pozuna.

Yandık yandık bize okul, bize yol, bize hayat;

Etme ağam, n'olur, n'olur, n'olur, n'olur, n'olur, n'olur…

Adam mı ölür yolu yapılınca?

Okul zamanında, hayat bulunca?

N'olur, n'olur, n'olur, n'olur, n'olur…

İstanbul'a benzemiyor neden o Urfa'lara?

Yandık yandık, öldük öldük, bir yudum su, etme ağam, n'olur…

Yolsuz Maraş, susuz Urfa, ya Diyarbakır'ların?

Öldük öldük, bir mektup yaz, yapma ağam;

N'olur, n'olur, n'olur, n'olur, n'olur…

Adam mı olur toprak verince?

İnsan sevince, kendin bilince?

N'olur, n'olur, n'olur, n'olur…

Mahzuni senin gardaşın, alma topraklarımı.

Çocuklarım büyük olsun, sürünmesin ortasında;

Biz de Allah'ın kuluyuz, etme ağam n'olur…

Sen anandan, ben babamdan ağa doğmadık arkadaşım.

Gel beraber yaşayalım, sanma ki sana küstüm!

Yandım yandım, ayrı gezme, etme gardaş;

N'olur, n'olur, n'olur, n'olur, n'olur, n'olur…

Adam mı ölür toprak verince?

Borç ödeyince, kendin bilince?

N'olur, n'olur, n'olur gardaş, n'olur…”

Siz de eşlik ettiniz türküye değil mi dostlar. Bin yıllar geçse de üstünden hiç değişmez hissi; bu böyle bir türkü, böyle bir ezgi…

***

Tam 75 yıl önce, 14 Aralık 1948’de, aslen Makedonya Türk'ü göçmen bir ailenin çocuğu olarak Muğla'da dünyaya gelir Selda.  Babası Selim Bey veteriner hekim, annesi Fevziye Hanım öğretmendir. Dört kardeşin en küçüğü ve tek kız çocuğudur…

Babasının tayini nedeniyle küçük yaşta Van'a yerleşirler ve Selda 10 yaşına gelene kadar orada yaşarlar. Selda, müzik yaşamına 1971 yılında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Mühendisliği öğrencisiyken başlar. Çıkardığı ilk iki 45'lik plâk bir milyon dolayında satılınca, meslek olarak müziği seçmeye karar verir…

Türkiye'de ve başta Almanya olmak üzere dış ülkelerde çok sayıda konserler verir. 1972 yılında Bulgaristan'da gerçekleştirilen Altın Orfe Müzik Festivali'nde Türkiye'yi temsil eder. Özellikle sol partilerin ve kuruluşların düzenlediği etkinliklerde konserler verir…

1980 askeri darbesinin ardından üretimi sınırlanan sanatçı büyük sıkıntılar çeker. 24 Nisan 1984'te tutuklanarak hapse atılır. 1987 yılına kadar kendisine pasaport verilmediği için yurt dışı konserlerine de ara vermek zorunda kalır…

1986 yılında, yurt dışına çıkamamasına karşın, Peter Gabriel tarafından desteklenen Womad Vakfı'nca düzenlenen Dünya Dans ve Müzik Festivali’nde plâğındaki bir şarkısıyla yer alır...

Aynı vakfın girişimleri sayesinde 1987 yılında yeniden pasaport alır ve 13 Haziran 1987'de Rotterdam Sanat Festivali'ne, 19 Haziran 1987 tarihinde Womad ve Glastonbury Festivali'ne, 20 Haziran 1987'de Londra’daki Jubilee Gardens Festivali'ne, 25 Haziran 1987'de yine Londra’daki Earls Court Festivali'ne, 26 Haziran 1987 tarihinde de Capital Radio Festivali'ne katılarak bir dizi konserler verir…

1988 yılında dört ay süreyle Batı Avrupa'da konserler gerçekleştirir. 1989'da ve 1990'da da tüm Türkiye'yi dolaşarak halka açık ücretsiz konserler verir…

1990 yılında Hollanda'da Rasa Organization (Interkultureel Centrum)'un davetlisi olarak Utrecht, Nijmegen, Tilburg kentlerinde ve Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nde Prizren ve Priştine kentlerinde konserler gerçekleştirir...

Yine aynı yıl Acco Festivali'nde “Khanel Umdan” adlı Osmanlı kalesinde ve Ehal Hatarbut konser salonunda iki konser ve iki televizyon programı yapar ve Danimarka'nın Aarhus kentinde “Esintiler” adlı festivalde şarkılar söyler...

1992 yılında çıkan “Ziller ve İpler” albümündeki, sözü Aysel Gürel’e ait “Ziller ve İpler” şarkısı ile 90'lı yıllarda büyük başarı sağlar. Yine aynı yıl gösterime giren “Kurşun Adres Sormaz” adlı filmin müzikleri de Selda Bağcan'a aittir…

“Canımı Yakanlar Baktı Dumana” adlı türküsünü Sivas Katliamında yaşamını yitirenlere ithaf etmiştir…

"milenyum" derler ya adına, 2000 yılında konser vermek üzere Antakya'ya giderken trafik kazası geçirerek ağır yaralanır ve uzun süre tedavi görür. Bedeninin birçok yerinde kırıklar oluşan Selda Bağcan, uzun süre çelik iskelet yardımıyla yürümek zorunda kalır…

Protest müzik diye adlandırılan türde şarkılar besteleyip yorumlayan sanatçı, aynı zamanda bilinen halk müziklerini de değişik biçimde yorumlamakla ün kazanmıştır…

***

İspanyol müzik araştırmacısı Vicente Fabuel bir röportajında Selda Bağcan hakkında şöyle der: Türk vokalist Selda Bağcan, doğu kültüründen çıkmış sayılı efsanevi kadın seslerden biridir. O, büyük çöllerin ortasında az bulunur vahalar gibidir. Bir insan nasıl bu kadar çevik, bu kadar derin, bu kadar yaratıcı ve bu kadar hissederek şarkı söyleyebilir…

Times dergisinin “Dünya Müziğinde Yaşayan Efsane ve Tarihi Kadın Şarkıcılar” listesinde de yer alan Selda Bağcan doğdu bugün dostlar. Bir efsane…

Hadi, ne dersiniz? Tam da doğum gününde, sabah sabah hem de, ustanın muhteşem bir türküsünü dinlemeye...

Nice nice ömürler, üretimler ve yaşanmışlıklar dilerim Selda Bağcan. 75. yaşın kutlu olsun. Saygı ve Sevgi’yle…