Saçlarına Yıldız Düşmüş

Baha Akıner yazdı " Saçlarına yıldız düşmüş"

Her 26 Mart'ta usta şair Nevzat Çelik'in dizelerinde bir Ahmet Kaya türküsü gelir aklıma. Tınısını, melodisini siz de hissedip duyumsayabiliyor musunuz dostlar?

"Bugün de ölmedim anne, yaşamak isterken delice..."

"Beni burada arama, arama anne.

Kapıda adımı, adımı sorma.

Saçlarına yıldız düşmüş;

Koparma anne, ağlama...

Kaç zamandır yüzüm traşlı,

Gözlerim şafak bekledim;

Uzarken ellerim kulağım kirişte,

Ölümü özledim anne...

Yaşamak isterken delice!..

Ah verebilseydim keşke,

Yüreği avcunda koşan her bir anneye;

Tepeden tırnağa oğula ve kıza kesmiş

Bir ülkeye armağan...

Düşlerimle sınırsız,

Diretmişliğimle genç,

Şaşkınlığımla çocuk devrederken sırdaşıma;

Usulca açıverdi yanağımda tomurcuk...

Pir Sultan'ı düşün anne, Şeyh Bedretinn'i,

Börklüce'yi,Torlak Kemal'i...

İnsanları düşün anne!

Düşün ki yüreğin sallansın,

Düşün ki o an güneşli güzel günlere inanan

Mutlu bir Yusuf'cuk havalansın..."

Dedim ya dostlar, her 26 Mart'ta...

***

Niye 26 Mart? Nedir 26 Mart? Şiir'le birazcık da olsa ilgili dostlar anladı zaten. Müsaadenizle ben de açıklayayım: 26 Mart günü şairler tarafından "Ölmeme Günü" olarak kutlanır. Bu adet 1985'e kadar devam ettirilse de benim için hep sürecek. Bu yıl da ölmedim yani, seneye 26 Mart'a kadar Allah kerim...

Ah şairler...

Bin yıllardır süregelen evrende hep kullanılmış kelimelerden bakire cümleler kuran, hep duyumsanmış duygulardan gün yüzü görmemiş imgeler devşiren şairler...

Coşkulu seven, Aşk'a âşık, Sevgi kanatlı, sanki başka bir dünya insanı şairler...

Şairlerin dünyası aynı zamanda yaşama olan, Aşk'ın ölüme olan isyanın haykırışıdır. Şair mısralarıyla; her birimizin yüreğinde yer eden, söze dökülemeyen duyguların bayrağını çeker yaşamın surlarına. Mart ayı ki; baharın tüm canlılığı ve albenisiyle yüreklerin kıpır kıpır olduğu, Aşk'ların ve anıların derlendiği zamanların kapısını aralar...

İsmindeki şairanelikten de tahmin edilebileceği üzere şairlerin renkli dünyasının icadıdır bu gün. Şairlerin bir araya geldikleri; Şiir'i ve Aşk'ı tüm güzellikleriyle tatmanın mutluluğunu her sene, ölüme meydan okuyarak yaşama dileği ile kutlamanın günüdür bu gün...

***

Gelelim hikâyesine:

"İkinci Yeniciler”den bir grup şairin eski Rumelihisarı Avcılar Lokantası’nda düzenli olarak bir araya gelip rakı eşliğinde edebiyat- sanat muhabbetleri yaptıkları bir gün, masada bulunanlar darbe ve siyasi baskıların etkisiyle iyice gerilmişken, rakının ve okunan Şiir'lerin etkisiyle Tomris Uyar bu günü “Rakı ve Özgürlük Günü” ilan edelim der...

Takvimler o gün 26 Mart’ı göstermektedir...

Masa müdavimlerinin yakından tanıdığı Tombalacı İsmet adlı biri gelir ortama ve onu solgun, üzgün yüzüyle gören Turgut Uyar ölümden yakınan bu İsmet için bir rakı şişesi istetir garsondan...

Garsonun getirdiği rakı şişesini muhafaza etmesini isteyerek seneye aynı günde bu şişeyi getirip bu günü kutlamalarını ister, tam o sırada İsmet’in içki düşkünlüğünden haberdar olan İsa Çelik, şişeyi bir kağıda sarıp üstüne orada bulunan herkesin imzasını attırarak bantlatır ve böylelikle gelecek yıl o güne kadar şişenin muhafaza edilmesini sağlar...

O günden sonra bu günün adı “Ölmeme Günü” olarak anılır kalır.

O gün o masada edebiyatımızın önemli isimlerinden Can Yücel, Edip Cansever, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Tomris Uyar, Ömer Uluç, Muhteşem Sünter, Salim Şengil, İsa Çelik, Mehmetcan Köksal, Dürnev Tunaseli, Behzat Ay, Nezihe Meriç yer almaktaydı...

Başını Turgut Uyar, Tomris Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya gibi şirlerin çektiği "Ölmeme Günü", 70’li yıllardan itibaren Turgut Uyar’ın hayatını kaybettiği 1985’e kadar düzenli olarak kutlanır...

***

Şimdi oralarda yine toplanmışlar mıdır acaba? Ne dersiniz? Tam da gününde, 26 Mart'ta. Şiir'aydın dostlar. Bir çiçek bahçesinin içinde kuş cıvıltılarıyla geçsin gününüz. Anılarına saygıyla...