Aziz Nesin 4 Şubat 1962’de Erenköy’den yazdığı bir mektupta: “Kardeşim Korkmazgil, Zübük’ün ilanını gazetelerde görmüşsündür. Metin Toker’e benim için söyle, Akis’e Zübük’ün ilanını koyarsa ben de karşılıklı olarak Zübük’e Akis’in ilanını koyarım. Zübük 50 bin satıyor. Sana da bir sayfa ayırırım”
O tarihten sonra Hasan Hüseyin, Akis’in yanında Zübük’e de yazmaya başlar. Aziz Nesin, Hasan Hüseyin’in fiyakalı bir resmini basar. Ve, Hasan Hüseyin kendi ağzından özgeçmişini şöyle anlatır:
“Bir kıtlıkta Gürün’de doğmuşum. Adımı Hasan Hüseyin koymuşlar. Arpa ekmeğinin zor yendiği bir kıtlıkta, Niğde Ortaokulu’nda öğrenciydim. Sonra Adana Erkek Lisesi’nde okudum. Haftalık iki ayrı okul gazetesi çıkarıyordum. Sonra elimde olmayarak Gazi Eğitim Fakültesi’ni bitirdim. Yedi ay Türkçe, müzik öğretmenliği yaptım. Bıraksalar daha da yapacaktım. 1951 de Demokrat Parti’nin hışmına uğradım. Öğretmenlikle birlikte bir sürü şiir, hikaye ve tiyatro denemeleri de güme gitti. Hapishane, çanta sırtta askerlik, işsizlik derken yıl 1954 oldu. Arzuhalcilik yaptım, dava izledim, resim yaptım, toprakla uğraştım, hayvan yetiştirdim, odun kırdım, şiir yazdım, hikaye yazdım, radyofonik piyesler yazdım, kendime yarayan cinsten akıl da sattım.
Gezdim halkı dinledim ve inadım inat yaşamaya çalıştım. 27 Mayıs’tan hemen sonra Akis dergisine girdim. Çeşitli dergi ve gazetelerde şiir, mizah, öykü, fıkra, inceleme yazmaktayım. İyi bir mizahçı, iyi bir şair, iyi bir tiyatro yazarı olmak… İşte bütün derdim bu. Her işin ustasına saygım büyüktür. Halkımı seviyorum, dilimi seviyorum, ülkemin geleceğine inanıyorum. Sanatçı olarak dilediğim kadarını veremediğim için utanıyorum”
Aziz Nesin, Züabük’te ‘Bıyıklar Konuşuyor’ ve ‘İtin Ağası’ adlı öykülerini hemen yayımlar. Mizah öykülerinde Hüseyin Korkmazgil adını kullanırken, şiirlerinde Hasan Hüseyin adını kullanmayı tercih eder. Bunun açıklamasını da şöyle yapar: ‘Şiir adımın Hasan Hüseyin olmasını Salim Şengil istedi. Şiirlerimi Dost’a yolladığımda Şengil, ‘Sen politik yazılar da yazıyorsun. İstersen şiir adın Hasan Hüseyin olsun.”
Hasan Hüseyin’in 1960’lı yıllarda yayımlanan ilk kitabı Kavel’dir. Kavel adlı dosyayı yayınevine göndermeden önce Balaban’a verir. Balaban Kavel’in iç desenlerini çizecektir. Kavel Destanı’nı okurken Hasan Hüseyin’in şu dizeleri çok etkiler:
“İşime karım derim/ Karıma kavel diyeceğim/ Ve izin verirlerse İstinyeli emekçi kardeşlerim/ İzin verirlerse Kavel grevcileri/ Ve ben kendimi tutabilirsem eğer/ Sesimi tutabilirsem/ O çoban ateşinin parladığı yerde/ O erkekçe direnilen yerde/ Kavel’de/ Karın altında nişanlanıp/ Dostlarımın arasında öpeceğim/ Kavel kapısında”
Ressam Balaban, Kavel’in iç desenlerini tamamladıktan sonra Hasan Hüseyin’e şöyle der: Mum ışığında, çıra alevi altında hem ağladım, hem resimledim kitabını”
NEDEN KAVEL:
İstinye’de kurulu Kavel Kablo Fabrikası’nın 173 işçisi 28 Ocak 1963’te beş günlük oturma grevi başlattılar. Ancak bu grev daha sonra tüm Kavel işçilerinin katılımıyla büyük bir greve dönüşür. 36 Gün sonra 4 Mart 1963’te sona erer. İşçiler ilk kez büyük bir dayanışma örneği gösterirler. Olayın önderliğini Maden-İş Sendikası yürütmektedir.
Bu olay Hasan Hüseyin’i çok etkiler. Atlayıp İstinye Kavel Fabrikası’na gider ve ‘grev önlüğü’nü giyerek bizzat eylemin içinde bulunur. Söz verir işçi kardeşlerine, ‘Kavel kapısında evleneceğim der. Sizin destanınızı yazacağım.”
O sıralarda gazetelerde büyük puntolarla bir haber yer alır.
“5 Grevci gelin, güvey oldu. Grevi fırsat bilen 14 grevci sevdikleri ile Sergi Sarayı’nda evlenecekler. Düğüne bütün İstanbul davetlidir. Birec aşıkları ilk çocuklarının adını ‘Grev’ koyacaklarmış”
(….)
Yıl 1977. Türkiye işçi sınıfı ve örgütlenme mücadelesi içinde yer alıyorum. Antalya’da T.İ.S. (Türkiye Toprak Su Tarım İşçileri Sendikası)’nın kurucusu oluyorum. DİSK’e bağlı T.İ.S.’in önce Antalya Şube Başkanlığı’na daha sonra da Akdeniz Bölge Temsilciliği’ne seçiliyorum.
1997 1 Mayıs katliamından sonra, 1978’de bütün Türkiye’de 1 Mayıs kutlamaları yasaklanıyor. 1979’da DİSK Antalya’da büyük bir miting düzenliyor. Bu mitingin tertip komitesinde yer alıyorum.
Hasan Hüseyin o dönemde Yeni Halkçı gazetesinde çalışıyor. Antalya’dan işçi sınıfı ve örgütlenme mücadelesi ile ilgili taze haberleri gönderiyorum. Sendikamızın Genel Merkezi Ankara-Yenişehir, İnkılap Sokak, İnkılap Apartmanı’nda. Ankara’ya her gidişimde sendikadan önce Hasan Hüseyin’in yanına uğruyorum.
Gazetede hoş-beşten sonra Sendika Genel Merkezi’ne yürüyerek gidiyoruz. Sohbetin kalan kısmını da orada tamamlıyoruz.
Bir gün kendisine “Biliyor musun Ağbi dedim, sizin Kavel kitabınız benim rehberim oldu. Kitabınızı okuduktan sonra İşçi sınıfı ve örgütlenme mücadelesi içinde aktif görev aldım. Gün oldu şiirlerinizi grev çadırlarında, gün oldu miting alanlarında, gün oldu toplantılarımızda coşkuyla okuduk. Ne mutlu bana ki bir ağbi kardeş gibiyiz şimdi.
(…)
Tarih 28 Şubat 1984
Gerisini şiir söylesin..
SENİNKİSİ ÖLMEK DEĞİL
Hasan Hüseyin’in ardından
1/
Sanki hiç ölü çıkmamış bu kentten
Direnç muslukları açılmış dostluğun
Mıknatıslı bir şimşek büyüyor sankı
“Acıyı bal eyleyen”
Yüreklerinde canların
En güzel güneşi bu evrenin
Özlediğin en aydınlık sabahı
Yarın için bizlere
Armağan mı bıraktın.
2/
Öpülmeye hasret yüzlerin
Islak
Çok sesli ağıtların
Bir şiir, bir umut, bir kavga
“kelepçenin karasında bir ak güvercin”
Sakıncalı kitap örneği
Okunmaktan korkulan.
3/
“Haziranda ölmek zor” dedin
Direndin
Varsın bir şubat sonunda
Alıp götürsün seni
“Filizkıran Fırtınası”
İlahi Hasan Hüseyin Korkmazgil
Seninkisi ölmek değil
26 Şubat 1984
y.y.
* Çok Sesli Ağıtlar, Yunus Yaşar, Akdeniz Yayınları, 1984
* Fotoğraf Aralığından Anılar Galerisi, Yunus Yaşar, Gelişim Sanat
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.