Gün, Münir Özkul dostlar…
Türk filmlerinin vazgeçilmez babacan ADAM’ı, Hababam Sınıfı’nın Mahmut Hoca’sı, Bizim Aile’nin Yaşar Usta’sı, Adile Naşit’in her daim kocası…
Şu an, bugün, yarın, bu hafta ya da yıllar sonra herhangi bir zamanda; herhangi bir filmini izlediğimizde, ‘herhangi bir filmini’ diyorum size…
Yine, yeniden; sanki evden biri gibi hissettiriyorsa! Gün, Usta…
***
Hep düşünmüşümdür aslında! Bu kadar filmlerde, bu kadar rollerde, yönetmen ‘motor’ deyip kamera kendine döndüğünde, tam da o anda yani; oynadı da rol mü kesti Münir Özkul, bizzat o ânı ve o rolünü gerçekmiş gibi yaşadı mı yoksa?
Şimdi bir yandan okuyun, bir yandan da o sahneyi düşünün lütfen! Hani Hababam Sınıfı’nda Mahmut Hoca, her halükarda sadece parayı düşünen okul sahibine karşı öğrencilerini savunur ya! Dayanamaz narin yüreği, kalp krizi geçirir ve hastaneye yatırılır. Hababam Sınıfı, hastanenin bahçesine doluşur…
”Mahmut Hoca” tezahüratları eşliğinde; cama çıkar, ağlar hani! Ağlar, öğrencilerini görünce hüngür hüngür. Biz de tabi ki, O’nunla birlikte! Değil mi ama hangimiz ağlamamıştır ki o sahnede…
***
Ya o fabrika sahibine, “Sen değilsin… Benim baba, benn…” dediğinde…
Yani; ailesi için varını yoğunu ortaya koyan Yaşar Usta’nın, gelininin babası fabrikatöre söylediği:
“Bak beyim! Sana iki çift lafım var… Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu, karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak?
Ama nasıl yakışmasın! Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören…
Anlamıyor musun beyim? Bu çocuklar birbirini seviyor…
Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama, sevgiyi öğretmeye çalışıyorum…
Sen, büyük patron! Milyarder, para babası! Fabrikalar sahibi Saim Bey… Sen mi büyüksün? Hayır, ben büyüğüm… Ben, Yaşar usta…
Sen benim yanımda bir hiçsin! Anlıyor musun, bir hiç…
Gözümde pul kadar bile değerin yok…
Ama şunu iyi bil! Ne oğluma, ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın. Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın. Mağlup edemeyeceksin bizi…
Çünkü biz birbirimize; parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız! Bizler, birbirimizi seviyoruz…” tiradıyla ağlattı tüm Türkiye’yi…
Aynı sahneyi defalarca izlememize rağmen, yine yeniden o an geldiğinde tutamıyoruz kendimizi. Çoluğu çocuğu, yaşlısı genci…
***
5 Ocak 2018’de kaybettik O’nu, Cihangir’de, bir İstanbul öğle üzerinde. Sanatçı duruşu, kalitesi ve karakteriyle; her kesimden Sevgi, ilgi ve saygı görmesi. Halkının, O hâlâ yaşıyorken değerini bilmesi…
Çoluğu çocuğu, yaşlısı gencinin gözbebeği, her görüşten insanın sevdiği bir Münir Özkul geçti bu coğrafyadan…
Buyurun dostlar: Mersin’in özgün sesi Güney gazetesindeki sayfamdan…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.