Kendi Saçlarını Okşa,e mi?

Baha Akıner Hüseyin Cemil Meriç'i yazdı

"Şiir, gökyüzüne çizilmiş resimdir." demiş Goethe. Bu sözü duyduğumdan beri gökyüzüne resim çizebilme kudretinin sadece ve sadece şiirde olduğunu düşünürüm ben de…

“Şiiri tanımlamaya çalışmak, gökyüzüne merdiven kurmaya benzer.” demiş yine bir şair. Kurmuş gökyüzüne merdiveni. Bu da bir şiiri yaşama, şiiri hayatının tam ortasına bağlama değil mi?

Şiir ya; oramıza, buramıza bulaşan, bulandığımız. Yaşamı şiire bağlamışız; an be an, şiirdir yaşadığımız…

Anlık kararların belirtecidir şiir, ihtilâli körükler durur. Düş yoluna doludizgin giderken, birden, hiç anlamadan gerçeğin en amansız savunucusu olur…

***

Hüseyin Cemil Meriç doğdu bugün dostlar. Osmanlı İmparatorluğu iken henüz, 12 Aralık 1916'da, Hatay Reyhanlı'da...

Cemil Meriç, 107 yaşında...

Aşk ya an be an yaşadığımız. Bu kadar kötüyken her şey ve kötüler kötülüklerini yapma konusunda bu kadar mahirken hem de. Aşk...

Sevdadır bu başlı başına! Cemil Meriç ve en büyük Aşk'ı, Lamia'sı. "Lamia'sına Mektuplar" bahanesi Aşk'ın. Zaten şiir değil mi bahanesi hayatın?

Şair değildir Cemil Meriç. Çok önemli bir yazar. Şiirden, şairden bahsederken ama kelimeleri ön plâna çıkarır. Kelimelerin raksından dem vurur, şiirleştirir:

“Gül ıtrıyla selâmlar sabahı, şair yaratır.

Pınar hangi susuzlukları giderdiğinin farkında mı?

Güneş sarayları da aydınlatır, kulübeleri de.

Öyle seveceksin ki kelimeleri, yalnız senin için raks edecekler. Kelimeler de bütün sevgiler gibi kıskanç.

Senin olmalarını istiyorsan, onların olacaksın, yalnız onların...”

Ne kadar güzel ve anlamlı sözler değil mi? Kelimelerin raks ettiği güzel şiirler mi? Dokunur yüreklere de, kavurur daaa kavurur…

***

"Sensiz; bütün kitaplar yavan, bütün şiirler soluk, bütün şarkılar âhenksiz!" diyor Cemil Meriç, yine bir mektubunda sevdiceği Lamia'sı için:

"Zirvelerdesin!

Büyük mustariplerin,

Büyük ermişlerin,

Büyük ruhların kanat çırptığı zirvelerde...

Ve kendimden utanıyorum;

Ben toprağım,

Sen arş...

Ben ten’im,

Sen gönül...

Ben alev’im,

Sen ışık...

“Ben sen’im” diyorsun,

Bir mektubunda...

Saçlarımı okşamak istediğin zaman,

Kendi saçlarını okşa, e mi!

Leyla bir tomurcuk,

Sen bir muhteşem gül...

Leyla bir mısra,

Sen bir destansın...

Leyla bir kıvılcım,

Sen bir şafaksın...

Leyla bir tecessüs,

Leyla bir masal,

Leyla yaşamayan,

Leyla bir yarım;

Sen'sin benim gerçeğim,

Ben, Sen'inle varım...

Hangi sevgili, Sen'inle boy ölçüşebilir?

Lamia'm benim!

Sen doyulmayan,

Sen kanılmayan,

Sen rüyâ,

Sen gerçek...

Romeo’yu düşündüm ve güldüm.

İmtihandan geçmeyen bir sevgi,

Bir saman alevi...

Artık 25 yıl önceye dönmek istemiyorum.

Sen'in yanında zaman yok...

Elest bezminden beri dudak dudağayız,

Sen'i kaburgamdan yarattım.

Hayır,

Gönlümden yarattım.

Kafamdan yarattım.

Belki de ben Sen'in kaburganım...

Cennette beraberdik

ve ismin Havva’ydı...

Arzularımı susturamıyorum.

Şımarığım, yaramazım, alçağım.

Mektuplarınla yaşıyorum...

Garip bir hayat bu;

Sen'inle yatıyor,

Sen'inle kalkıyorum...

Lamia'm benim!

Sen benim;

Bütünüm,

Kemâlim,

Zindanımı aydınlatan ışık,

Gözbebeğimsin..."

***

Ahh ki ah! Ne Aşk'lar, ne duygular; hepsi, ama hepsi bir şiirin içinde anlam kazanıyorlar...

Doğum günün kutlu olsun Cemil Meriç. Şiir'aydın dostlar. İyi ki şiir var...