DOLAR 18,8080 -0.07%
EURO 20,3052 -0.06%
ALTIN 1.127,49-0,07
BITCOIN 430867-2,23%
Mersin

ORTA ŞİDDETLİ YAĞMUR

06:38

İMSAK'A KALAN SÜRE

şişli escort

Hüseyin Rahmi Gürpınar

Hüseyin Rahmi Gürpınar

Baha Akıner Hüseyin Rahmi Gürpınar'ı yazdı

ABONE OL
Mart 9, 2023 14:55
Hüseyin Rahmi Gürpınar
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir yazar öldü bugün dostlar. 79 yıl önce bugün, 8 Mart 1944’te, İstanbul’da, çok sevdiği Heybeliada’da…

Gün, Hüseyin Rahmi Gürpınar…

Eserlerinde 19. yüzyıl sonu – 20. yüzyıl başı İstanbul yaşamını olabildiğince gerçekçiliğiyle yansıtan; külhanbeylerin, fahişelerin, ev kadınlarının, memurların, beslemelerin hayatlarından kesitler sunan; sokağı, edebiyata taşıyan bir Usta yazar…

***

17 Ağustos 1864 tarihinde İstanbul’da doğdu. Hünkâr yaveri Mehmet Sait Paşa’nın oğlu olan Hüseyin Rahmi, üç yaşında iken annesinin ölümü üzerine Girit’te bulunan babasının yanına gönderildi.

Burada babasının da pek ilgilenemediği Hüseyin Rahmi, kadınlarla dolu çok kalabalık bir evde ama annesiz-babasız, terk edilmişlik duygusu içinde yetişti…

Buradan beslendi hep…

Yazılarındaki acı ve gerçeklik; bu yaşadıklarından serpildi, gelişti de gelişti…

Bir yazısında annesinin ölümünden duyduğu acıyı şöyle anlatır: Validem, okuryazar bir kadındı. Ben 3 yaşımdayken henüz, yaşamının ilkbaharında, hayata sunduğu meyvelerin gelişimini dahi göremeyerek, yarım kalmışlıklarla dolu bir durumda, gencecik bir fidanken, 22’sinde hayata veda etti. Söz valideme gelince kalemimi tutamam, ağlamadan duramam. Çünkü kendisine pek düşkündüm. Kucağından hiç inmezdim. Annemi düşündükçe, içimdeki sızı hiç dinmiyor…

***

Girit’te ilkokula başladı ancak babasının evlenmesi üzerine altı yaşında tekrar İstanbul’a anneannesinin Aksaray’daki Konağı’na gönderildi ve eğitimine burada devam etti…

Yakubağa Mektebi, Mahmudiye Rüşdiyesi ve İdadi’de öğrenim gördü. 1878’de Mekteb-i Mülkiye’ye girdi. 1880’de hastalık nedeniyle 2. sınıfta iken okulu bıraktı. Kısa bir süre Adliye Nezareti Ceza Kalemi’nde memur, Ticaret Mahkemesi’nde Azâ Mülazımı olarak çalıştı…

1887’de Ahmed Mithad Efendi‘nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazmaya başladı. Batı uygarlığının yaşantısını taklit ederken gülünç duruma düşen insanları anlattığı ilk romanı “Şık” aynı yıl bu gazetede tefrika şeklinde yayınlandı…

Paul Bourget, Paul de Kock, Alfred de Musset gibi Fransız yazarlardan çeviriler yaptı…

1894’te İkdam gazetesine geçti. Kendisine büyük ün sağlayan ilk eseri “Mürebbiye” ile “Metres”, “Tesadüf” ve “Nimetşinas” bu gazetede tefrik edildi. Sansürün “Alafranga” (1911’de “Şıpsevdi” adıyla basıldı) romanını yasaklaması üzerine yazarlığı bıraktı. 1908’e kadar suskun kaldı…

İkinci Meşrutiyet döneminde Ahmet Rasim ile birlikte 37 sayı süren “Boşboğaz ile Güllâbi” adlı mizah dergisini çıkardı. Sabah ve Vakit gazetelerinde çalıştı…

1912’de Heybeliada’ya taşındı. Kütahya milletvekili olduğu 1936-1943 yılları haricinde tüm yaşamını Heybeliada’da geçirdi…

1924’te Son Posta gazetesinde tefrik edilen “Ben Deli Miyim?” romanı ahlâka aykırı bulunarak yargılandı, beraat etti…

***

Bir erkekti ama naifti, kırılgandı, narindi. Niye “ama” deniyorsa? Sanki erkek; naif, kırılgan, narin olamazmış gibi…

Yemek yapmasını, dantel işlemesini, kadınlara dair her şeyi çocukluğunda öğrendi. Hatta romanlarında kadın karakterleri çok iyi aktarması da buna bağlanır…

Bir sürü eldiveni vardı…

Sokağa peçetesiz, kolonyasız, eldivensiz çıkmazdı. Hiç kimseyle tokalaşmaz, kapı kollarına mendilsiz dokunmazdı…

Jestler yaparak konuşan, kibar bir İstanbul hanımefendisi gibi, ellerini dizlerinin üzerinde kavuşturarak oturan ya da kısa kahkahalarla gülerek bitiştirdiği parmaklarıyla dudaklarını kapatan, kravat – papyon gibi aksesuarlara düşkün bir İstanbul beyefendisiydi…

Kırmızı renge tutkundu…

Zaman zaman da kendinden beklenmeyecek kadar sert üslupla yazılmış makaleleriyle, kendisini şakacı – nazik biri olarak hatırlayanları şaşırtmıştır…

Şimdi müze olan Heybeliada’daki evinde, yatak odasındaki yatağın üzerindeki işlemeli pembe örtü ve mutfaktaki masanın örtüsündeki tığ işi motifler bizzat yazarın kendisine aittir…

Yemek yapmayı da çok severdi, dantel işlemeli örtüleri de… Özellikle reçel ve dondurma konusunda adeta uzmanlaşmıştı…

Dostu Refik Ahmet Sevengil, Gürpınar’ı şöyle anlatır bir yazısında: Şimdiye kadar hiç evlenmemiştir. Bir gün sebebini sorduğumda, önce sıkıldı sonra da çocukluğunda aralarında büyüdüğü eski İstanbul hanımlarından öğrenilmiş bir mahcubiyet edası ile kızardı. Sonra galiba, sorumu cevapsız bırakmış olmamak için gülümsedi. “Yattığım odada başka nefes istemem, sinirlenirim. Bunun içindir ki, misafirlikte de kalamam…”

***

8 Mart 1944’de bir edebiyatçı öldü dostlar. Hem öyle böyle bir edebiyatçı değil, 79 yıl önce bugün, 8 Mart tarihinde, Hüseyin Rahmi Gürpınar öldü. İstanbul’da, çok sevdiği Heybeliada’da…

Heybeliada Abbas Paşa Mezarlığı’nda; boğaza bakan bir sırtta, ebedi istirahatgâhında yatıyor şimdi Usta…

Anısına ve muhteşem üretimlerine saygıyla…

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.