BAHA AKINER
“Hayatın en güzel ânı nedir?” diye sorsalar, “Paylaşmak!” derim…
İhtiyacı olanla, neyin var neyin yoksa, pazarlıksız; bölüşmek kardeşçe-insanca, karşılıksız…
Ekmeği, zamanı, mücadeleyi, kavgayı, sevinci, gülümsemeyi, bilgiyi, Sevgi’yi, bir Şiir’in dizelerinde buluşmak; birden, apansız…
“Şiir” dedik adına ama açtık yüreğimizi bekliyoruz dostlar, hem buluşsun diye Şiir sevdalılar…
Ne hazan, ne yokluk-yoksunluk; paylaştıkça çoğalır güzellikler, paylaştıkça çokluk…
Güz geldi Ömür Hanım, mevsim aKarnım tok, sırtım pek! Kardeşlerim var hayatı paylaşacak, arkadaşlarım var oyunlar oynayacak. Babam var dükkânda, akşama eve gelirken hiç unutmaz, biz çocuklarına elinde birer çikolatayla. Annem var her dem Sevgi’sini hissettiğim, şefkatine sığındığım, sıcacık hissettiğim kanatlarının altında…
Bin dokuz yüzlü yıllar anlayacağınız! Ya bin yıl geçti üstünden, ya yüz yıl. Evet evet, tam bir asır…
Çakmaların henüz hayatımıza girmediği, her şeyin aslı olduğu, her şeyin aslı olduğu için güzel olduğu geçtiğimiz yüz yıl. Bin mi demeliydim yoksa? Malûm milenyumdayız 22 yıldır…
***
Neyse! Uzatmayalım mevzuyu. Hafta sonu, sabah saatleri… Ya uzanmışım, dinleniyorum. Ya ders çalışıyorum. Annem seslendi mutfaktan: “Arkası Yarın başlamak üzere, radyoyu aç oğlum…”
Çevirdim düğmesini, lambalı ahşap kaplama radyomuzun. Çıt sesini duydum. Ne yapıyorsam bıraktım, geçtim başına; sesin gelmesini bekliyorum. 40 yaş üstü anlar beni de şimdi bu ne anlatıyor diyecek gençler. Ne lambası, ne beklemesi?
Öyle hemen değildi eskiden; hemen olmazdı her istediğin; sindire sindire, bekleye bekleye. Evet, beklerdin…
Çalışıp çabalardın olması için ve beklerdin olmasını. Ham meyve koparılmazdı, olgunlaşınca koparılırdı. Hayat ağırdı. Sahi, samimi ve ağırdı…
***
Dönelim yine biz o güzel güne…
Lambalı radyomuzu çıt diye açtım ya, yaklaşık 30 saniye sonra başladı ses çıkarmaya…
Ses değil bu, bir büyü…
Spikerin anonsu geldi önce: Şimdi bir Prof. Dr. Muammer Sun bestesini, Ankara Radyosu Gençlik Korosu seslendiriyor: Biz ATATÜRK Gençleriyiz…
Güneş bizimle doğar,
Yağmur bizimle yağar.
Bizimle coşar deniz,
Ateş bizimle yanar…
Biz Atatürk gençleriyiz.
Hoyra rira rira hey!
Sesimiz onun sesi
Hoyra rira rira hey…
Bizimle yükselecek.
Hoyra rira rira hey!
Atatürk Türkiye’si.
Rira hoyra hoyra hey…
Sevgimizle bilgimizle,
Ulusumuzun hizmetindeyiz.
Aklımızla coşkumuzla,
Atamızın izindeyiz…
Fidan bizimle büyür,
Çiçek bizimle açar.
Bizimle sürer hayat,
Ulus bizimle yaşar…
***
Evet, anladınız dostlar. Bugünkü konuğumuz Muammer Sun. Muammer Sun, 90 yaşında…
15 Ekim 1932’de Ankara’da doğdu. Yaptıkları, eserleri, dokunuşları, bu ülkeye hizmetleri ve kattıkları mı? Koca koca kitaplara sığmaz da; birazcık bahsedeyim, özetlemeye çalışayım isterseniz:
* Türkiye’nin üçüncü kuşak bestecilerindendir…
* TRT Ankara Radyosu Çoksesli Korosu’nun ve TRT Müzik Dairesi’nin kurucusudur…
* Türk Müziği’ne yüzlerce eser kazandırmıştır…
* Dile mi söylemesi mi kolay bilmem? Türkiye’de 166 Çocuk ve Gençlik Korosu kurmuştur…
* Profesyonel, amatör ve genel müzik eğitimi için birçok kitabı olan Muammer Sun; eğitim müziği için yazdığı eserlerle, müzik eğitiminde de önemli bir ekol haline gelmiştir…
* Dörtlü armoni anlayışıyla bestelenmiş yüzlerce; Piyano, Oda Müziği ve Orkestra eserleri vardır…
* 1973 yılında; Ankara Devlet Konservatuvarı Yayını olarak basılan Solfej kitabı, Türk müzik insanına ve Türk müzik eğitimine yaptığı en büyük katkıdır…
* TRT’nin yapımını üstlendiği Kurtuluş ve Cumhuriyet filmlerinin film müziklerini yapmıştır…
* Gençlere ve gelişimlerine çok önem vermiş, binlerce öğrenci yetiştirmiştir…
***
Acıdır ki; bu kadar önemli müzik ve bilim insanını, en tilkisinden Aleyna kadar tanımadı Türk insanı…
Geçtiğimiz yılın Ocak ayında, 89 yaşında, Ankara’da ayrıldı aramızdan. Türk besteci ve müzik eğitimcisi, kurumdaşım, TRT’den mesai arkadaşım, ATATÜRK’çü, yurtsever, bir Ankara beyefendisi, Prof. Dr. Muammer Sun…
Takvimler 17 Ocak’ı gösteriyordu, bize vedasından 1 gün sonra bedeni toprağa gömüldü, sesi boşlukta kayboldu da; dolayısıyla biz de biraz daha büyüdük, biraz daha yitirdik çocukluğumuzu… Hiç unutmam! Bu acı kayıp haberin ardından bir dostum şöyle demişti: “Gidiyorlar! Yurdumuzu oya gibi işleyip kuranlar! Anadolu insanı, Cumhuriyet’imizin müzik dehâsı, emekçisi, öğr…rtık sonba
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.