Han-ı Yağma

Av.Önder Kırmızıtaş yazdı 'Han-ı Yağma'

Av.ÖNDER KIRMIZITAŞ


Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!

Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!

Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Tevfik Fikret bir asır önce yazmış meşhur şiirini. Her mısrası ile günümüzü anlatıyor… günümüzdeki yağmayı, talanı. Halkın sofrasına, vatanın zenginliklerine çöken haramileri ve dahi siyasileri, iktidar sahiplerini. Haramilerin saltanatını ve yoksul halk kitlelerinin çaresizliğini. Talan edilen koca bir ülke, iliğine kadar sömürülen koca bir halk! Haraç mezat satılan vatan toprağı; tersanesi, limanı, dağı, suyu, ormanı.. pervasız sömürü, arsız talan.

Üç beş haramzade için peşkeş çekilen binlerce dönüm orman, milyonlarca ağaç. Yarını, geleceği çocuklarımızın. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı. Toprak için toprak olmuş binlerce kahraman vatan evladının kanıyla sulanmış toprak, üç beş paraya tahvil edilmekte protokol masalarında atılan ihanet imzalarıyla. Ve geleceği çocuklarımızın ipotek altına alınmakta tefecilerin fildişi kulelerinde. Paraya biat edenler, ülkeyi pazar yeri olarak görenler, ben ülkeyi daha iyi pazarlarım diye iktidar olanlar, iktidar olmaya aday olanlar. Gün sizin gününüz!

….
Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını

Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini

Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.

Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini…

Haram da siz helal de siz, kalmamış sizde hiçbir değer yargısı, ar duygusu. Her biriniz ayrıca yarışıyorsunuz talan etmek için dünü, bugünü, yarını. Bu han-ı yağma sizin aman çabuk tutun elinizi zira bıçak dayandı da geçti kemiği, elbette kurtulacak bu halk sizin gibi sırtındaki asalaklardan. O gün geldiğinde ne hamasi nutuklarınız ne yalan yanlış propagandanız sizi kurtaramayacak. Yarattığınız bu enkaz, bu sömürü düzeniniz başınıza yıkılacak. Elbette bir gün dur denilecek hayasız akınınıza. Bu halk ki en umutsuz zamanlarda kurşun misali ağır ablukayı ve alaca karanlığı yarıp çıkmasını bilmiş bu yağmanıza daha fazla eyvallah etmeyecektir. Kıydığınız her ağaç, kuruttuğunuz her dere, yerinden edilmiş her bir canlı, vatanın sahipsiz bırakılmış her bir çakıl taşı gün olur üzerindeki ölü toprağından silkinerek karşınıza dikilecek. İşte o gün bu topraklar yeni destanlar yazacaklar. Destanı bitmemiş, türküsü var olmuş Anadolu tüm haşmetiyle güzelliklere gebe. Boy vermek için en derinlerinde bağrına bastığı tohumlar umuttur yarınlara.

Bizi kurtaracak olan kendi kollarımızdır!

Tarih bir daha göstermiştir ki çözüm de, çare de halkın kendindedir. Halk, kendi göbeğini kesmeye mecburdur. Batılı merkezlerde dizayn edilen sistem içi çözüm arayışları ve bu sistem içi projeleri çözüm diyerek allayıp pullayıp, her defasında başka renge boyayıp halkın önüne çözüm diye koyan siyaset bezirganları çözüm olamazlar. Siyaset tüccarlarının çözümleri kendi yüklerini vurdukları yere kadardır. Onlar gelir koydukları üçü üçyüz yapar, denklerini vurur giderler. Siyaset onlar için bir toplumsal istikbal işi değil, kişisel ikbal işidir. Siyaset bu tarz adamların geçim kaynağıdır. Gerçek mücadele ve gerçek muhalefet bedenini her bir ağaca siper yapan yurttaşların yaptığıdır. Umut da, kurtuluş da oradadır.

Halk zincirlerini kırarak içine sıkıştırıldığı cendereden kurtulmalı ve kendi geleceğini kendi örmeli, yaratmalıdır. Çürümüş zincirinden gayri kaybedecek şeyi kalmamış olan bu halk o zinciri parçalayıp attığında bu zilletten kurtulacaktır.

Düne borcumuz yarına görevimizdir. Bu han-ı yağma son bulacak!