Biz Öğrenci Gibi Bir Öğrenciydik Bir zamanlar…

Baha Akıner yazdı "Biz öğrenci gibi bir öğrenciydik bir zamanlar.."

Eski Türkiye'den anlatacaklarım dostlar. Bugün okullar açıldı ya, eski Türkiye'deki öğrenciliğimizden...

Her şeyin aslı olduğu, 'her şeyin aslı olduğu' için güzel olduğu zamanlar...

Saçlara jöle, tırnaklara oje sürülemez; spor ayakkabıyla okula girilemezdi...

Erkekler kravat, kızlar fiyonk takmadan, yaka ve tırnak kontrolü yapılmadan da derse girilemezdi...

Sabahları bahçede sıra olunur; Pazartesi sabah,

Cuma öğleden sonra müdür konuşma yapar; özel günlerden biriyse saygı duruşu yapılır ve gerçekten saygıyla durulur; İstiklâl Marşı okunurken dik durulur, marşımızı herkes coşkuyla okur, marş sırasında konuşulmaz, gerçekten saygı duyulurdu...

Öğretmenlerle dalga geçil(e)mez, veli toplantıları aileye korkarak bildirilir; okulda 'çıktığın' yani sevgilin varsa, sadece bahçede yan yana yürünürdü...

Forma ile okula gidilir, eve gelene kadar forma çıkarılmazdı...

Gömlekler, pantolonların - eteklerin içine sokulur; okul renkleri dışında bir renk giymek yürek isterdi...

Küpe, kolye, yüzük, bilezik hafta sonları takılır, saçlar erkeklerde tıraşsız, kızlarda 3 boğum örgüsüz ise disipline gidilirdi...

Cep telefonu yoktu, internet neyin de yoktu ama yine de öğrenciler birbirleri ile haberleşirdi...

Biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken utanılır; aruz ölçüsü ezberlerken delirilir; Milli güvenlik hocaları askeri disipline sokmaya çalışırdı...

Okul kitapları üzerinde sevilen sanatçı resimlerinin olduğu klasörler taşınır, ders yılı başında mutlaka kap kâğıdıyla kaplanır, etiketler yapıştırılır, etikete adı-soyadı- sınıfı- hangi dersin kitabı olduğu yazılır, o derse ait defterler de kolaylık olsun diye aynı desen kap kâğıdıyla kaplanır, ders sırasında yanında kitabı olmayan azarlanırdı...

Sınıflar kalabalık olsa da çıt çıkmadan ders dinlenir, boş derslerde sınıftan çıkılmaz, ders saatlerinde okul sınırları ihlâl edilmezdi...

Ödevler mutlaka yapılır; dönem ödevleri için kütüphaneler, ansiklopediler, Meydan Lauress'lar, Ana ya da Temel Britanicca'lar taranır, ödevler elle ve mutlaka dolma kalemle yazılırdı....

Yat denince yatılır; sabah okula servis yerine otobüsle gidilir; bazen çanta yoklaması yapılır, okula yasak bir şey getirilemezdi...

Okulun herhangi bir yerinde sakız çiğnenemez; derslerde bir şey yenemez; su içmeye

ve tuvalete gitmek için izin istenirdi...

Birine uyuz olunduysa öğretmene şikâyet edilir, asla sopayla, bıçakla girişilmez, çeteleşilmez, okul dışında bile kavga edilmezdi...

Bilinirdi ki; kavga edilirse, evde ya da okulda bi posta daha dayak yenilirdi...

Kızlarla erkekler birbirine el şakası yapmaz, küfürlü konuşmaz, efendilik bozulmazdı...

Yerli Malı Haftası sınıf pikniğine döner, her tür yiyecek bulunur ve her türlü öğünde bu yemekler paylaşılırdı...

Kitap okunurdu örneğin, ödev bile olsa okunurdu...

Hani kaçan korona hastalarına karantinada ceza olsun diye verilen "Kitap okuma" cezası duyulsa, 'Kitap okuma ceza mıdır' diye ayıplanırdı...

Belki yokluk yıllarıydı ama şerefin, gururun hâkim olduğu zamanlardı...

Belki giysilere yama yapılırdı ama yüreklerin saf, katıksız olduğu yıllardı...

Değiştirip kitapları öyle okuyanlar vardı...

Haa bir de; kitapları, ya kütüphaneden kimlik çıkartır evde, ya da kütüphanede huşuuu içinde okurduk...

Biz öğrenci gibi öğrenciydik bir zamanlar...

Bir zamanlardı...

Saygılıydık birbirimize...

Tertipliydik...

Edepliydik...

Bilir misiniz? Ya da gördünüz mü, yaşadınız mı bilmem dostlar? Biz çok güzel öğrencilerdik...

Ve evet; çok zor da olsa o dönemlerde hayatın bir anlamı vardı ve biz bunu bilmesek bile hissederdik...

Çok eski zamanlardaydı efenim, çok eski zamanların birindeydi...

Eskidendi, çooook eskidendi...

Ya bin yıl geçti üstünden, ya yüz yıl. Ve her şeyin değiştiği koskocaman bir asır...